Follow me @slytherininokurvarisi

31 Aralık 2017 Pazar

►Uçurtma Avcısı Kitap Yorumum◄

Aralık 31, 2017 0 Comments


Kitap Adı:Uçurtma Avcısı



Yazar:Khaled Hosseini



Yayıncılık:Everest Yayınlar



Sayfa Sayısı:375




Herkese merhaba!Yorumu ne zaman paylaşacağımı tam olarak bilmiyorum ama yeni yılınızın mükemmel geçmesini diliyorum♥2017 yılında okuduğum son kitaplardan birisi olan Uçurtma Avcısı'nı bir hafta önce bitirmeme rağmen yorum yazamadım.Umarım yeni yıl bana birazcık yorum yazma,fotoğraf çekme isteği katar da burasıyla ilgilenebilirim :D 

Kitabın Konusu

Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur.
Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz.
 Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.


Benim Yorumum:


Uçurtma Avcısı, Afganistan'da yaşanan savaş ve göç sırasında yaşananları ele alıyor.Babası tarafından hiç sevilmediğini düşünen Emir ile evin yardımcısının oğlu Hasan'ın çocukluktan beridir olan dostluğunu da anlatıyor bir yandan.Aynı evde büyümüş aynı süt anneyi paylaşmış Emir ve Hasan arasında uçurumlar vardır.Emir zengin bir iş adamının oğlu iken Hasan ise hizmetkarın oğludur.Aynı zaman da o dönemlerde pek sevilmeyen bir azınlık olan Hazaralara mensuptur.Uçurtma Avcısı kısacası dostluğa,ihanete,Afganistan topraklarında olanlara değinen bir kitap.


Daha önce başlarının okuyup bıraktığım bir kitap Uçurtma Avcısı.Neden devamını getirmediğime dair bir fikrim yok.Sanırım başka ilgimi çeken bir kitap için bırakmış olabilirim.Geç olsun güç olmasın diyerek tekrardan kitaba başladım.Diğer kitaplardan farklı olarak Uçurtma Avcısı'na başladığınızda neyle karşı karşıya olduğunuzu çok yanlış anlıyorsunuz.Sadece iki küçük çocuğun dostluğunu okuyacağımı zannederken beni ağır depresyona soktu.Hasan'ın başına gelenlerin hiç bir çocuğun,insanın başına gelmemesini dilerim.Korkunç ve düşüncesi bile kötü hissettiren bir olaydı.O sahnede(ki okuyanlar bilir)Emir'den ilk defa nefret ettim.O andan sonra hayatı boyunca pişmanlık hissetti cesur olamadığı ve göz yumduğu için.

Emir'e karşı korkunç bir öfke duyuyorsunuz kitap boyunca.Arkadaşlık ve kardeşlik tanımını Emir'in aklındaki düşünceleri okuyunca sorgulayacaksınız.

Kitabın en güzel yanlarından birisi şüphesiz Afganistan'ı size en gerçekçi bir şekilde sunması.Sanki onlarla birlikte Afganistan'dasınız.Emir Hasan'a kitap okurken sizde ordasınız sanki savaştan sonra Afganista'nın ortasındasınız.Kitabın sonlarına sayfalar kala elinizden düşüremeyeceğiniz bir kitap.Gerçemişle karışık kitapları seviyorsanız tavsiye edebileceğim kitaplardan birisi ♥

Puan:4/5

 














23 Aralık 2017 Cumartesi

►Aşk ve Gurur Kitap Yorumum◄

Aralık 23, 2017 0 Comments

Kitap Adı:Aşk ve Gurur

*(Gurur ve Önyargı da olabilir)


Yazar:Jane Austen


Sayfa Sayısı:472









Herkese tekrardan merhaba!Uzun süredir ne yorum yazabildim ne de kitap için fotoğraf ayarlayabildim.Ama bugün bütün üşengeçliğimden sıyrılıp yazmaya karar verdim.Aşk ve Gurur'u bitireli 2 hafta oluyor neredeyse.Artık kitabı unutmadan yazmam gerektiğini fark ettim.

Öncelikle kafanızda kitap ismiyle ilgili bir kargaşa oluşmuş olabilir.Çünki kitabı almak istediğim zaman bende de olmuştu.Tamamiyle çeviriden kaynaklı birşeymiş.Ben başka iki ayrı kitap zannetmiştim.Oysa ki bazı yayınevleri Gurur ve Önyargı bazıları da Aşk ve Gurur olarak çevirmişler.Şahsen ben Türkiye İş Bankası yayınlarının bastığı Gurur ve Önyargı'yı okumayı istiyordum ama başka bir yayıncılığın ki çok uygun fiyata düşünce dayanamayıp aldım.Yani iki kitap arasında çeviriden başka bir fark yok benim bildiğim kadarıyla.


Kitap Konusu:
Aşk ve Gurur, taşralı bir beyfendinin kızı olan Elizabeth Bennett ile varlıklı ve soylu toprak sahibi Fitzwilliam Darcy arasındaki çatışmayı anlatır. Gerçi Jane Austen bu iki karakteri birbirlerinin tuzağına düşmüş kişiler gibi sunar, ama "ilk izlenim"i tersine çevirmekte gecikmez: Soyluluk ve servetten kaynaklanan "gurur" ile elizabeth'in ailesinin soylu olmayışı karşısında beslediği "önyargı", Darcy'yi mesafeli davranmak zorunda bırakır. Elizabeth'in davranışında da hem özsaygının uyandırdığı "gurur", hem de Darcy'nin züppeliği karşısındaki "önyargı" etkili olur. Zeki ve coşkulu Elizabeth yalnızca Austen'ın en çok sevdiği kadın kahramanı değil, aynı zaman bütün İngiliz edebiyatının en çok ilgi uyandıran kadın roman kişiliklerinden biridir.



Benim Yorumum:
Tarihi aşk kitaplarını okumaktan bugüne kadar hep kaçtım sayılır.Aslında kaçmakta değil okumakla okumamak arasında kalıp yine tercihimin yoğunlukta olduğu kitaplara yöneldim.Ta ki Aşk ve Gurur kitabına kadar.Öncelikle kitaptaki dönemden bahsetmek istiyorum.Çünki kitabın başlarından ortalarına kadar yani alışana kadar beni bir hayli gerdi.Dönemin İngiltere'sinde kadınların tek düşündüğü şey evlilik adeta.Sanki hayatlarında ki en büyük amaç evlenmekmiş gibi ki büyük ihtimalle öyle.Sadece evlenmekte değil.Varlıklı bir adamla evlenme isteği çoğunlukta.

Jane Austen'in kaleme aldığı Elizabeth ise evlilikle kafayı bozmuş kardeşleri ve annesine tamamen zıt bir düşünceye sahip.Elizabeth'in paranın ihtişamına gülüp geçtiği ve her türlü düşüncesini net bir şekilde ifade etmesini çok sevdim.İnatçı,dikbaşlı ve aynı zamanda da diğerlerine göre mantıklı ve daha günümüze hitap eden bir düşünce şekli var Elizabeth'in.

Aslında kitabı çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim.Nedendir bilmiyorum tam olarak bu kitaptaki hissedilmesi gereken duyguları hissedemedim.Yani heyecanlı yerlerde heyecanlanamadım yada sevilmem,üzülmem gereken kısımlarda bir şey hissedemedim.Kitabı bitirmem uzun sürdü.Çünki kitabın yarısına kadar geldiğimde aslında kitabı pek fazla beğenmediğimi farkettim.Neredeyse bırakmak üzereydim.Aklıma birden filmini izlemek geldi.Çünki tam olarak o dönemi,o şartları kafamda canlandıramamış olabilirdim.Bu yüzden filmini izledim.Açıkçası ben filmini daha fazla beğendim.Çünki filmi izlerken herşey daha akıcıydı.Ama kitapta bir resmiyet,soğukluk vardı.Özellikle Darcy karakterini sevemedim ve Elizabeth ile ilişkilerinden pek fazla etkilenmedim.

Kitap vermek istediği mesajı aslında gayet güzel bir şekilde veriyordu.İnsanın gururu ve önyargıları onu gideceği yoldan alıkoyan engeldir.İkisi de benim çoğunlukta olarak hissettiğim şeyler olduğu için hayatta ne gibi kısıtlamalar getirdiklerini biliyorum.Fakat gururun hiç olmamasından iyidir diye düşünüyorum.Azı zarar çoğu zarar.Kitapta ki ana karakterlerin gururlarını ve önyargılarını aşmalarını okuyoruz bir nevi.

Kitap genel olarak güzeldi ama bana herhangi bir şey hissettirmedi.Bu yüzden çok fazla bağlandığım bir kitap olmadı.Lakin tarihi aşk seviyorsanız büyük ihtimalle bu kitaptan hoşlanırsınız.

“Gurur ve kibir farklı şeyler, ama sık sık aynı anlamda kullanılıyorlar. İnsan kibirli olmadan gururlu olabilir. Gurur daha çok kendimizle ilgili görüşümüze bağlıdır, kibir ise bizim hakkımızda başkalarına ne düşündürtmek istediğimize.”












2 Aralık 2017 Cumartesi

►Ozan Beedle'ın Hikâyeleri Kitabı Yorumum◄

Aralık 02, 2017 0 Comments

Kitap Adı:Ozan Beedle'ın Hikayeleri


Sayfa Sayısı:104


Yazar:J.K. ROWLİNG


Yayıncılık:Yapı Kredi Yayınları 


Etiket Fiyatı: 9,00 TL



Herkese merhaba!Bugün sizlere Harry Potter ve Ölüm Yadigarları'nda sıkça ismi geçen Dumbledore'un Hermione'ye verdiği çocuk kitabı olan Ozan Beedle Hikayeleri'ni yorumluyorum.Öncelikle kitabın dış kısmından başlamak istiyorum çünki en güzel dış kapak olabilir.Kitabın ön kapağındaki tasarım olsun aynı zamanda bölüm içlerindeki çizimler olsun, hepsi harika.Bu kitap Harry Potter'ın eski baskılarında ki gibi bembeyaz sayfalar üzerine basılmış ki kitabı güzel kılan yanlardan birisi de bu.Çünki nedendir bilmiyorum beyaz sayfaları ben daha çok seviyorum.İnce bir kitap olmasına rağmen kısa süreliğinede olsa sizi o büyülü dünyanın içine çekiveriyor.Merak edenler için adındanda anlaşılacağı üzerine içinde kısa kısa hikayeler var.Biz de Pamuk Prenses,Külkedisi hikayeleri ünlüyken büyücü dünyasında da bu hikayeler ünlü.

''Ozan Beedle'ın Hikâyeleri, beş farklı hikâye içeriyor. Bildiğimiz masal kalıplarından ve klişelerinden uzak, mesajlarını Rowling'in alışıldık esprili üslubuyla veren, yazarın bütün kitapları gibi sadece çocukları hedef almayan bir kitap.Harry Potter dünyasının en sevilen karakterlerinden biri, Hogwarts'ın efsanevi müdürü Albus Dumbledore'un notlarıyla zenginleşen kitap bir masal kitabı olarak, bu dünyayı hiç tanımayan kişiler tarafından büyük bir zevkle okunabileceği gibi Harry Potter hayranlarına çok tanıdık gelecek karakterler ve hikâyeler içeriyor, akıllarındaki bazı soruların cevaplarını veriyor.''

Kitapta Büyücü ve Zıplayan Kazan,İyi Kader Çeşmesi,Sihirbazın Kıllı Kalbi,Babbitty Rabbitty ve Kıkırdayan Kütüğü ve Üç Kardeşin hikayesi olmak üzere 5 adet hikaye bulunuyor.En sevdiğim hikaye kuşkusuz Üç Kardeşin Hikayesi.Ölüm Yadigarları filminde en sevdiğim sahnelerden biriside hikayenin anlatılış kısmıydı.Bu yüzden tekrardan okumaktan hiç sıkılmadım.Sihirbazın Kıllı Kalbi ve İyi Kader Çeşmesi hikayelerini de çok severek okudum.Keşke içinde birazcık daha fazla hikaye olsaydı.Kitap çok ince ve hikayeler kısacık olduğu için nasıl bittiğini anlamadım. 

Ozan Beedle'ın Hikayeleri Harry Potter dünyasını özleyenler için kısa,tadımlık bir kitap.Fiyatı da diğer kitaplarına oranla çok ucuz olduğu için bence  kaçırmadan alın derim ♥ 

 

















11 Kasım 2017 Cumartesi

►Harry Potter ve Ölüm Yadigarları Kitap Yorumum◄

Kasım 11, 2017 0 Comments

Kitap Adı:Harry Potter ve Ölüm Yadigarları


Yazar:J.K. ROWLING


Yayıncılık:Yapı Kredi Yayınları


Sayfa Sayısı:696


Etiket Fiyatı (indirimsiz):42.00 TL



Herkese  uzun bir aradan sonra merhaba!Umarım bu paylaşım yapamadığım dönem boyunca beni unutan olmamıştır.Her nekadar kitap okuyamasam da İnstagrama girdiğimde story atmaya çalışıyorum fakat paylaşım yapamıyorum:( Uzun süredir bu durum beni husursuz ediyordu.Sonunda ve sonunda Harry Potter serisini bitirmiş bulunmaktayım.O kadar çok bu kitapta oyalandım ki!Hiç bitiremeyeceğim diye endişelendim.Sizde zaten artık Ölüm yadigarları kitabıyla çekilmiş storylerimden bıkmışsınızdır diye tahmin ediyorum.Ben bile bıktım :D Sakın yanlış anlaşılmasın kitabın elimde bu kadar sürünmesi tamamiyle benim yüzümden.Kitabın konusu ve akıcılığı ile ilgisi yok.

Arka Kapak

"Bana Harry Potter'ı verin," dedi Voldemort'un sesi, "kimseye zarar gelmesin. Bana Harry Potter'ı verin, okula dokunmayayım. Bana Harry Potter'ı verin, ödüllendirilin."

Sihir dünyası savaşta! Karanlık Lord iyice güç kazanırken iyiler de boş durmuyor. Yedinci yılında Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'na dönmeyen Harry Potter, Dumbledore'un ona bıraktığı görevi tamamlamaya çalışıyor. Yanında -her zamanki gibi- Ron ve Hermione'yle, bir yandan Voldemort'tan ve onun Ölüm Yiyen'lerinden kaçarken bir yandan da Hortkuluklar'ı yok etmek, Ölüm Yadigârları'nın sırrını keşfetmek zorunda olan Harry kendi geçmişiyle ilgili de pek çok şey öğreniyor.


Benim Yorumum:(Spoiler içerebilir)

Yıllardır benim için ayrı bir yeri olan Harry Potter serisini bitirmiş bulunmaktayım.Kitapları için neden bu kadar gecikmişim acaba?Uzun süredir yaşamadığım duygu selini bu kitapta yaşadım.Bu kitabın hepsinden daha ayrı bir yere sahip olacağını biliyordum.Çünki her şeyin sonuçlandığı ve hikayenin son bulduğu kitaptı.Hogwarts treninin artık son kalkışı...


Bu kitapta Altın üçlümüz Dumbledore'un bıraktığı şifrelerle hortkuluk arayışındaydılar.Hortkuluklar hakkında pek fazla bilgi bırakmayan Dumbledore kimi zaman Altın üçlünün sorgulamalarına maruz kalmadı değil.Onlardan daha fazla sinirlenende bendim.Dumbledore Harry'le her ne kadar bütün seri boyunca çok ilgili olsa ve Harry'nin herşeyini bilsede Harry'e kendisiyle ilgili çoğu şeyi anlatmayışı kitap boyunca Harry'nin Dumbledore'a olan inancını zedeledi.Hal böyle olunca pek çok kez çıkmaza düştüler.Hem gizlenip hem de hortkulukları aramaları ise günden güne zorlaşmaya başlamıştı.

Çoğu bilmeyen kişinin ortaya atılıp üçgen gördüklerinde  ''ay bu illuminati işareti'' demesinin mağduru olmuş ölüm yadigarları işaretinin hikayesini bu kitapta öğreniyoruz.Mürver asa,Görünmezlik pelerini ve diriltme taşının birleşimini sembolize eden bu işaretin hikayesi gerçekten okumak ve izlemekten(filmde) en keyif aldığım sahneydi.

Tabi ki bunlar olup biterken Voldemort'ta boş durmuyordu.Kitap boyunca Harry'i yenebilmek için her şeyi yaptı.Dumbledore'un mezarını açıp Mürver Asa'yı alması da bunlara dahil.Hesaba katmadığı ve bilmediği pek çok gerçek yenilmesine sebep oldu ki bu zaten serinin başından beri beklenilen bir şeydi.

Hogwarts Savaşı'ndan bahsetmek gerekirse;Film'in kitaba göre çok daha iyi olduğunu söyleyebilirim.Kitapta her şey çok hızlı oldu.Hogwarts Savaşı kitapta hemen bitti ve sonuçlandı gibi hissettim okurken.Ama film her şeyi ile çok güzeldi.Bu savaşta pek çok kayıp verdi Hp serisi...En çok üzüleceğimi tahmin ettiğim kitap buydu ki öyle de oldu.Lupin ve Nymphadora'nın yerde ölü bir şekilde yan yana yatış sahneleri hala aklımdan gitmiş değil.Okuduğumda bir kez daha üzüldüm.Her ikisi de çok sevdiğim karakterlerdi.Weasley ikizlerinden Fred'in ölmesi ise beni en çok üzünler arasındaydı.Onlar ayrılmaz ikiliydiler ve Fred'in ölmemesi gerekiyordu.Snape'in anılarını filmde ilk izlediğimde snape'e karşı olan bütün nefretim sönüvermişti.Harry'nin de bütün nefreti biran da uçtu sanki her şeyi öğrendikten sonra.Snape'in tabi ki sevmediğim birçok özelliği yok mu? Var tabiki.Fakat bir yanım da aslında onun böyle yalnız bir hayatı haketmediği yönünde.

Seri boyunca pek çok kayıplar oldu.Nymphadora,Moody,Lupin,Sirius,Dumbledore,Snape,Fred,Cedric,Dobby,
Hedwig ve serinin başlamasını asıl sağlayan iki ölüm James ve Lily Potter.Seride ne çok kişinin öldüğünü yazarken farkettim.Harry zaten hayata yalnız başlamıştı ve hayatında ki pek çok değer verdiği kişileri kaybetti.Rowling'in çoğu zaman çok fazla acımasız olduğunu düşünmüyor değilim.Bütün önemli yere sahip karakterleri öldürdü neredeyse! 

Tüm bunlara rağmen Harry Potter serisi muhteşemdi.Zaten kötü olmasına hiç ihtimal vermemiştim.Eğer hala bu seriyi okumadıysanız yada herhangi bir bilginiz yoksa mutlaka kitap serisini okumaya başlayın.Filmlerini izleyin. Fantastik severlerdenseniz Harry Potter'ı çok beğeneceğinizi düşünüyorum.♥












15 Ekim 2017 Pazar

►Stephen King O Tam Metin Kitap Yorumu◄

Ekim 15, 2017 0 Comments
Uzun bir zamandan sonra tekrardan merhaba!♥ Nasılsınız?Neler okuyorsunuz?Ben gibi kitap okuyamayan var mı?Okulun yoğunluğu yüzünden kaç aydır kitapların kapağını dahi açamıyorum.Umarım bu durum yakın zamanda düzelir.Aslında yine bu haftada gönderi paylaşamayacaktım çünki malumunuz ne okuyorum ki yorum yapayım? :( Ama birden aklıma geldi daha doğrusu fark ettim ki Stephen King O kitabının yorumunu yapmamışım!?Bu nasıl oldu hiçbir fikrim yok ama yorumunu yazmayı unutmuşum.Yeni vizyona giren O filmini izledikten sonra instagramıma bakayım dedim ve kitabın yorumunu göremedim.Bende hemen yazma kararı aldım *-* Öncelikle kitabı okumak isteyenler için iki seçenek bulunmakta.Tam metin yani hiçbir sahnesi kesilmemiş kalın versiyonu,ya da bazı kısımları kesilen ince kitabı seçenekler arasında.Ben normalde incesini alıcaktım ama kime sorduysam kesinlikle tam versiyon oku cevabını aldım.O yüzden bu kitabı ald

Konusundan bahset gerekirse;
Küçük bir Amerikan kasabası olan Derry’yi diğer kasabalardan farklı kılan şey, kanalizasyon mazgallarının altındaki dehlizlerde yaşayan, kendini kimi zaman kâbuslarda, kimi zaman da gerçek hayatta gösteren bir yaratığın, insanları kendi karanlık dünyasına çeken esrarengiz bir gücün varlığıdır. Bu korkunç yaratıkla uzun yıllar önce savaşıp ardından kasabayı terk eden ve kendilerine yeni bir hayat kurmuş olan yedi çocuk, artık birer yetişkin olmuş ve yaşadıkları dehşet dolu günleri unutmuşlardır. Ancak, anılarının derinliklerine gömülen yaratık yıllar sonra yeniden harekete geçince, onunla bir kez daha hesaplaşmak zorunda kalırlar. Geçmişte kalan kâbuslar, şimdiki zamanda korkunç bir gerçeğe dönüşmüştür artık.(arka kapak)


Kitap Derry Kasabasında yaşayan Bill'in kardeşi George'nin yağmurlu bir havada kağıttan gemisini yüzdürmek için dışarı çıkmasıyla başlıyor.Kağıttan gemisi akıntının hızıyla kanalizasyon mazgalının içine düşüyor.George kanalizasyonun içinde bir palyaço görüyor.Hemen sonrasında kanalizasyondaki palyaço tarafından kolu kopartılarak öldürülüyor.Bu yaratık PennyWise olarak tanınır ve insanların korkularından beslenir.27 yılda bir ortaya çıkan Pennywise her gelişinde bir çok çocuğu öldürür.Kendilerine Kaybedenler Klübü adını takan yedi çocuk bu yaratığın peşine düşer.


Benim Yorumum:
Kocaman bir kitap.Gerçekten kocaman abartmıyorum.1216 sayfa olması yetmiyormuş gibi birde puntoları çok küçük.Yani oku oku bitmeyen bir hikaye.Kimi yerde geçmiş olayları anlatıyor kimi yerde ise güncel olaylara geri dönüyor.Bunların yanı sıra gazetelerden olay yazıları dahi var.Şunu söylemem gerek ki kurgusu mükemmel.Kasaba geçmişi,olayların gerekli gereksiz ayrıntıları,karakter anlatımları hepsi muhteşem ve size merak ettiğiniz  tüm detayları bir bir veriyor.İlk 100-150 sayfasını karakterlere ayırmış.Kitaba ilk başladığımda biraz bocaladığımı itiraf ediyorum çünki cidden bu kadar ayrıntınında ayrıntısına inen bir kitap okumamıştım.Çok fazla ayrıntı kimisine göre muhteşem birşeyken kimisine göre ''fazlalık'' tır.Açıkçası çok fazla detaylara boğulduğum için ben fazlalık diyen kısma giriyorum sanırsam.

Yedi tane karakterin ilk sayfalarda ayrımını yapmak acayip zordu.Gerçekten ilk defa bu kadar zorlandım.Çünki 2 bölüm sonra bayağı bir ilerlemiş oluyorsunuz ve öncesinde kimi okuduğunuzu hatırlamıyorsunuz ama olayı hatırlıyorsunuz.Gerçekten garipseyerek okudum bir süre.Fakat sonrasında artık olayları ve karakterleri daha iyi kavradığım için herhangi bir aksaklık yaşamadım.Ama itiraf ediyorum bütün karakterlerin ismini post itlere yazıp kitabın ilk sayfasına yapıştırmıştım.İnanın bana benim gibi bir problemle karşılaştıysanız en iyi yöntem bu.Böylelikte unuttuğunuzda 1216 sayfa içersinde o karakterin olayını ve kim olduğunu bulmak zorunda kalmıyorsunuz.

En sevdiğim karakterlerden bahsetmem gerekirse Kaybedenler Klübü'nün lideri gibi olan Bill karakteri nedense sevdiğim karakterler arasında.Arkadaşları arasında ''Bill daha iyi bilir'' gözüyle bakılan tam bir grup lideri potansiyelinde olmasını kitapta çok sevdim.Yeni filminde de gerçekten hayalettiğim görünüşteydi kendisi.Bir sonraki favorim ise kitabın neşesi Richie.Kitabın gergin atmosferinde dahi güldürmeyi başaran tek karakterdi.Özellikle sinemada çoğu kişi onun diyaloglarına güldü.Kendisini canlandıran oyuncu Stranger Things dizisinde de oynuyor.Orda ki karakteriyle yakından uzaktan alakası yok ama sanırsam O filminde ki halini daha çok sevdim.

Eğer ilk defa Stephen King kitabı okuyacaksınız O sizin için güzel bir başlangıç olabilir.Lakin çok fazla detay sevmiyorsanız ve ben yarıda bırakırım gibisinden düşünüyorsanız ilk olarak ince kitabından başlamanızı öneririm.Eğer kurguyu sever ve daha fazlasını merak ederseniz tam metnini alıp sonradan okuyabilirsiniz.♥ 


















23 Eylül 2017 Cumartesi

►Stranger Things Dizi Yorumu◄

Eylül 23, 2017 0 Comments
Herkese merhaba!Bugün sizlerle tekrardan bir dizi yorumu ile birlikteyim.Bu dizinin yorumunu yapmam için çok fazla mesaj gelmişti.Sonunda bende artık yorumunu yazıyorum.*-*

Bu dizi birçok şeyden ilham alınarak oluşturulmuş.Dizinin logosunda Stephen King kitaplarındaki yazı karakterlerinden esinlenilmiş.Dizinin posteri hazırlanırken Star Wars,ET vb. filmlerin poster tasarımcılarından yardım alınmış.Biryerde okuduğuma göre bu dizi çeşitli yapım şirketleri tarafından tam 15 kez rededilmiş.Netflix ise bu diziyi geri çevirmeyerek bize aslında çok büyük bir iyilik yapmış diyebilirim.İlerleyen satırlarda ise neden böyle düşündüğümü göreceksiniz.

Dizinin tür ve konusuna gelelim.Biliyorum ki izlemeyenler çok merak ediyor.IMDb puanı 8,9'u görünce ben bu diziyi nasıl kaçırdım demiştim.Tür olarakta tamamen ilgi alanıma giriyor.Drama,Fantastik ve Korku...Üç türün bir araya gelmesiyle muhteşem bir dizi ortaya çıkmış.Oyuncuların küçük yaşta olmalarına bakıpta sakın izlemekten vazgeçmeyin.Oyunculuklarına kesinlikle hayran kalacaksınız.

Dört yakın arkadaş olan Mike,Will,Lucas ve Dustin geç saatlere kadar oynadıkları oyuna son vermeye karar verirler ve evlerine dağılırlar.Fakat Will için eve dönüş yolu herzamankinden farklı olur.Ortadan aniden kaybolan Will için arama çalışmaları başlar.Will'in annesi Joyce oğluyla iletişim kurmanın bir yolunu ararken  geriye kalan üç arkadaşı ise ormanda Will'i ararken kendi yaşıtlarında bir kız ile karşılaşırlar.Karşılaştıkları Kız olan Eleven Hawkins Ulusal Laboratuvarı'nda üzerinde deneyler yapılan,doğaüstü yeteneklere sahip olan biridir.Laboratuvardan kaçan Eleven için dışarıda elini kolunu sallayarak dolaşmak mümkün değildir çünki onu geri getirmek isteyen adamlar peşindedir.Geriye kalan üç arkadaşa katılan Eleven,Will'in bulunması için onlara yardımcı olmaya çalışır.Kasaba'da Will'den sonra teker teker kaybolanlar ile kasaba halkı endişelenmeye başlar.Paralel evrenle beraber fantastik bir dünyaya açılan bu dizi sizi kesinlikle kendisine çekecek.

Bütün oyuncuları özellikle çocuk oyuncuları çok sevdim.Ama özellikle sevdiğim ve daha fazla konuşması için beklediğim ve oyunculuğuna hayret ettiğim Millie Bobby Brown'u(Eleven) ayakta alkışlamak gerek.Dizide çok az konuşması olmasına rağmen hareketleri ve rolü benimsemesiyle sizi etkileyecektir kesinlikle.

Merak edenler için şuanda ilk sezon bitmiş durumda .İkinci sezon bekleyişi içerisinde izleyenler.Okuduğuma göre dizi sanırım dört sezon olarak belirlenmiş.Umuyorum ki hiçbir aksilik olmaz ve dizi çekimlerine devam ederler.İlk sezonda 8er bölüm olan dizinin her bir bölümü ortalama 50-55 dk arası.Bölümler ilerledikçe sizi içine çekecek bir kurguya sahip.Bu arada Stephen King'de bu dizinin sıkı takipçileri arasında.Hatta yeni vizyona çıkan Stephen King O filminde oynayan çocuk karakterlerden bir kaçı Stranger Things'den♥27 Ekim'de ikinci sezon geliyormuş.Bu haber beni çok sevindirdi.İkinci sezonu acayip derece de merak ediyorum.








12 Eylül 2017 Salı

►Harry Potter ve Melez Prens Kitap Yorumum◄

Eylül 12, 2017 0 Comments


Kitap Adı:Harry Potter ve Melez Prens


Yazar:J.K. ROWLING


Yayıncılık:Yapı Kredi Yayınları


Sayfa Sayısı:594


Etiket Fiyatı:32,00TL



Herkese merhaba!Tam olarak bir hafta önce gönderi atmıştım.O zamandan beri Melez Prens'in yorumunu yazmayı geciktirdim ve sonrasında okulum başladı.Sonunda bugün henüz yeni bitirdiğim Harry Potter ve Melez Prens kitabı yorumunu giriyorum!:) Serinin altıncı kitabı olduğu için henüz seriyi okumayanlar konu veya benim yorumumu okumasınlar.Önceki kitaplara dair spoiler olabilir*-*

Konusu:(Arka Kapak)
Büyücüler dünyasında devam eden kargaşa artık Muggle'ların dünyasını da etkilemeye başlamıştır. Harry Potter, Hogwarts'taki altıncı yılını Feci Yorucu Büyücülük Sınavlarına hazırlanarak geçireceğini düşünmektedir. Artık Quidditch takımının da kaptanıdır. Ancak Diagon Yolu'ndaki okul alışverişi sırasında Draco Malfoy'un bir şeyler çevirdiğini fark eder. Lord Voldemort'un geçmişiyle ilgili pek çok bilinmeyen ortaya çıkarken bir yandan da Malfoy'un neyin peşinde olduğunu öğrenmeye çalışan Harry'yi yine zor günler beklemektedir.

Harry Potter ve Melez Prens'te de, dizinin ilk beş kitabında olduğu gibi, geçmişte sorulmuş pek çok sorunun yanıtını veren J. K. Rowling okuyucuyu yeni sorularla, Harry Potter'ı da yeni sorunlarla baş başa bırakıyor.


Benim Yorumum:
Yavaş yavaş Harry Potter kitaplarının sonuna geliyorum.Aşırı ağırdan almama rağmen gördüğünüz gibi illa ki bitiyor.İlkokul çağımdan itibaren benimle olan Harry Potter hiçbir zaman unutamayacağım bir film/kitap serisidir.Elbette çok seviyorum lakin kitapta sevmediğim birtakım şeyler vardı.Bunları da dile getirmem gerek.

Öncelikle Harry Potter ve arkadaşlarını içeren kısımları okumadan önce yaşanmış başka olayları okuyoruz.Snape'in Narcissa'ya Bellatrix'in yanında bozulmaz yemini ettiği kısım gibi.Filmde de çok sevdiğim bir sahneydi ve üç karakterin aynı ortamda bulunması muhteşemdi.

Bütün kitap boyunca aslında kayda değer bir olay yoktu açık konuşmam gerekirse.Sessiz ve sakin geçen bir kitaptı.Ta ki son 100 sayfasına kadar.Bütün olayların son yüz sayfada olduğunu düşünürsek elinizden bırakmadan okuyabileceğiniz bir yüz sayfa demek oluyor bu.Kitabın önceleri sıkıcı mıydı? Hayır.Ama dediğim gibi çok fazla aksiyon dolu sahneler yoktu.Bütün kitap boyunca Draco'nun peşinden düşmeyen bir Harry,Harry'e sürekli ters gelen ve Draco'nun  böyle birşey yapmayacağını dile getirmekten hiç çekinmeyen bir Hermione ve hiç inanmayacağınız bir şekilde aşık bir Ron vardı.

Favori bölümlerimden bahsetmem gerekirse bunlardan ilki koşulsuz Harry ve Draco'nun tuvalette ki sahneleri.Çünki kitabın ilk başından beri illa ki birbirleriyle kavga edecekleri belliydi.Harry daha önce hiç bilmediği ve Melez Prens'in iksir kitabından bulduğu yeni bir büyüyü denemesiyle Draco'nun kanlar içinde kalması bir oluyor ve ardından ortama Snape'in gelmesiyle Harry uzun bir cezaya kalıyor.

Draco psikolojik olarak çok fazla moralsizdi bu kitapta.Eski kitaplarda ki herkese ukalalık taslayan Malfoy gitmiş yerine sus pus kenarda köşede gezinen Malfoy gelmişti.Draco'yu gerçekten bu kitapta daha çok sevdim.Çünki hiç yapmak istemediği bir şey için bütün kitap boyunca hazırlanmaya başladı ama zaman geldiğinde aslında ne kadar masum ve hasırlıksız olduğuda belli oldu.Bu kitap boyunca en çok üzüldüğüm karakterdi.

Harry ise yeni bir kitap buldu ki bu kitap bir çok şeyde işe yaradı.İksir dersinde aşırı derecede başarılı olması gibi.Melez Prens'in kitabının daha sonrasında sahibi tabi ki ortaya çıktı.Açıkçası tahmin edilebilir bir durumdu.

Dumbledore'un ölme sahnesi  beni çok etkiledi.Filmde izlediğimde çok fazla etkilenmemiştim ama kitapta çok çok güzel yazılmıştı!Daha sonrasında hemen Snape nefretim kabardı.Snape aslında ikilemde kaldığım bir karakter.Sevmemek için çok neden varken sevmek içinde çok neden var.Orta yolunu bulamadığım bir karakter benim için.Dumbledore'un bu şekilde ölmesi ve Harry'ninde dediği gibi boşu boşunaydı.Bir hiç uğruna öldü resmen.

Acısıyla tatlısıyla güzel bir kitaptı.Çok fazla olay olmadığı için ortalarına doğru sıkılma belirtisi gösterdiğimi itiraf etmem gerekiyor.Bu yüzden sanırım tek bir puan kıracağım :)

4/5 

















6 Eylül 2017 Çarşamba

►Game Of Thrones Dizi Yorumu◄

Eylül 06, 2017 1 Comments
Herkese tekrardan bir dizi yorumuyla merhaba!Bugün uzun zamandan beri popüler olan ve çok severek takip ettiğim bir dizinin yorumuyla geldim.

Bugüne kadar izlediğiniz tüm dizileri unutup Game of Thrones dünyası içinde kaybolanların severek okuyacağı,henüz duymamış yada aşırı popüler olduğu içi bunalıp izlemeyenler için yazıyorum♥

Game of thrones,HBO tarafından  George R. R. Martin'in Buz ve Ateşin Şarkısı kitap serisi için oluşturulmuştur.

Taht oyunları dizisi tür açısından macera,dram ve fantastik üçlüsüne giriyor.Aynı zamanda çok fazla geçmişe dönük unsurlar var.Yani günümüz teknolojisinin içinde geçen bir dizi değil.Taht kavgaları,savaşlar,kral ve kraliçeler...Evet bunlar çok sıradan.Peki Taht Oyunları'nı özel kılan,fantastikleştiren unsurlar neler?Dizide bolca duyacağınız efsanevi varlıklar; ejderhalar,akgezenler,üç gözlü kuzgun,devler...Hanedanlar arası savaşlar,büyücüler ve daha bir çok şey ile taht oyunları ilginizi çekecektir.

(Game Of Thrones Wiki)
İlk baş olarak Game Of Thrones coğrafyasından bahsedelim.Üç tane kıtamız var;Westeros,Essos,Sothoros.Diziye veya kitaplarına başlamadan önce internetten biraz bilgi toplayın derim.Haritayı açıp inceleyin yada Game Of Thrones Wiki'sine girerek biraz geriye dönük dizide yer almayan ama ara sıra konuşmalarda geçen olayları okuyun.
Westeros: Sur'un Ötesi'nden başlayıp, Dorne bölgesine kadar uzanan bir kıtadır. En büyük savaşlar bu kıtada olmuştur. Yedi Krallık ya da Batı Diyar olarak da bilinir.
Essos: Westeros kıtasının, Dar Deniz karşısındaki komşu kıtasıdır. Yerleşim alanları bilinse de bazı bölgeleri hala gizemlidir. Özgür Şehirler bu kıtada bulunur fakat buna rağmen kıta da kölelik sistemi oldukça yaygındır. En iyi paralı askerler, suikastçılar bu kıtadan çıkar.
Sothoros: Bu kıta hakkında bilinenler çok azdır. Hatta kıtanın tamamı bile bilinmemektedir.

Dizide ayraten çok fazla duyacağınız Sur'un ötesi diye bir yerden bahsedilir.İklimin sert ve şiddetli yaşandığı,henüz tam olarak keşfedilmemiş vahşi topraklardır.Gece Nöbetçileri Sur'u ve Sur'un ötesinden gelecek tehlikelere karşı korumakla görevlidirler.Daha bir çok bahsedecek tarihsel olay,hane geçmişi,yaşanan savaşlar,anlaşmazlıklar ve efsanevi yaratıkların geçmişleri var.Fakat ben hepsinden bahsederek sıkmak istemiyorum.


Karakterlerden bahsedelim biraz.Bütün oyuncular diziye tam cuk diye oturmuş.Hareketleri ve rolü benimsemeleri,gerçekten çok etkileyeci.Hal böyle olunca ortalama 50 dakikalık bir bölümü sıkılmadan merakla izliyorsunuz.Ben şimdilik birkaç karakteri yazacağım.Kadrosu aşırı geniş bir dizi.Hepsini yazmam imkan yok :D 

Emilia Clarke

Emilia Clarke'ın canlandırdığı Daenerys Targaryen karakterini sevmemek elde değil.İlk sezondan son sezona kadar inanılmaz gelişmesi,oyunculuğu ve güçlü kadın karakteriyle sizi kendisine bağlayacak.Kraliçe olma yolunda büyük adımlar atarak kölelikten ve zor zamanlarından geçişini izliyoruz 






Kit Harington

Kit Harington'ı filmlerden tanımış olabilirsiniz.Game of Thrones'ta Stark Hanesi'nde yer alan Jon Snow karakterini canlandırıyor.Gizli bir birliktelikten doğan Jon Snow ilk sezonlarda Ned Stark'ın gayri meşru çocuğu olarak çok fazla anılıyor.Ned Stark'ın öz çocukları tarafından bile kimi zaman hor görülen Jon Snow sezonlar geçtikçe değişiyor.





Lena Headey

Lena Headey en ciddi ve güçlü kadın karakterlerden birisi olan Cersei Lannister'ı canlandırıyor.Bu karakteri bu kadar iyi canlandırmak gerçekten zor olsa gerek.İzleyenler bilir Cersei'nin mimikleri olsun konuşmasının ciddiyeti olsun,herkesin yapabileceği bir iş değil.Fakat Lena bu role cuk diye oturmuş.Kimi zaman Cersei'nin yaptıklarına hayret edececek kimi zaman ise karakter ve duruşuna mest olacaksınız.Lannister aile ilişkileri ilk başta garipsenebilir fakat zaman geçtikçe alışacaksınız.


Peter Dinklage

Peter Dinklage ise Cersei Lannister'ın kardeşi olan Tyrion Lannister'ı canlandırıyor.(GOT Wiki)Annesi Tyrion'u doğururken can verdi. Babası ve ablası onu bu yüzden suçluyor. Cüce olduğu için duyduğu hakaret ve aşağılamalar zeki olduğu ve güçlü, zengin bir aileden geldiği için dengeleniyor.Dizide ki en sağlam karakterlerden birisi.Tyrion ilk sezonlarda genel olarak diziye renk katan bir karakter.Ama son sezonlarda artık savaşın içinde olan bir karakter.


Her dizinin ilk sezonları sarmaz.Game Of Thrones benim için bu cümlenin tam tersi oldu ki ilk bölümden daha çılgınlar gibi izledim.Tabi bu herkes için değişen bir durum.Geçmişi kurgulayan diziler sevmeyenler için durum biraz farklı olabilir.Şahsen bende çok sevmezdim ama Game Of Thrones benim için dizi anlamında dönüm noktası oldu.Sezonlar geçtikçe geriye dönüp baktığımda ne kadar kaliteli bir dizi izlemişim demeden edemiyorum.Çekimleri olsun,ejderhaların görünümü olsun,dizinin dünyası olsun hepsinden kalite akıyor.Özellikle savaş sahneleri...EF-SA-NE!Dizide bir çok hikaye var.Yani örneğin Starkların geçmişi gibisinden ve  yıllar öncesini bile kurgulamışlar resmen.Eğer ben gibi en ufak bir boşlukta açıp dizi izleyen biriyseniz Game Of Thrones'u hala izlemediyseniz açın ve izleyin.♥Ve unutmadan hiçbir karaktere çok bağlanmayın.Çünki izleyenler bilir bu dizide bir çok ansızın ölüm gerçekleşmekte -,- 





25 Ağustos 2017 Cuma

►Cennet Koridoru Kitap Yorumu◄

Ağustos 25, 2017 4 Comments

Kitabın Adı:Cennet Koridoru

Yayın Evi:Muhenna Yayınları

Yazar:Nazi Safavi

Sayfa Sayısı:320

Tür:Fars Edebiyatı

Çeviri:Gül Yıldız Jahanpoor

Puanım:4/5 ♥







''Kalpler ve zihinler;İnsanlara geçmişlerini ve kayıplarını hatırlatan,dünyanın en acımasız cellatlarıdır sanki.Her ne kadar geçmişinden ve hatıralarından şiddetle kaçmak istesen de aynı şiddetle yüzüne vurur ve seni incitirler''
 Herkese tekrar merhabalar!Bugün sizlere yakın zamanda Muhenna Yayınevi tarafından çevrilmiş olan Cennet Koridoru kitabını yorumlayacağım.Kitabı bitirmem üç-dört gün arası sürdü.Kısa ve hemen bitecek bir kitap ama biraz daha yavaş okumak istediğim için ağırdan aldım.

Kitabın Konusu:
Mehnaz ve Muhammed aynı mahallede yaşayan komşu çocuklarıdır.Muhammed'in kardeşi Zeri ile yakın arkadaştır Mehnaz.Ağabeyi Emir ise Muhammed ile çok yakındırlar.Mehnaz ve Muhammed'in hikayesini anlatıyor kitap bizlere.Mehnaz,16 yaşında çocukluk arkadaşı olan zerinin ağabeyi  Muhammed ile nişanlanıyor.Okulları bittikten sonra evlenmeye karar verirler.Yanlış anlaşılmalar,gurur,inatçılık ve saçma sapan tartışmalar...
''Bu hikaye, küçük bir kızın okul sıralarından ve çocukça oyunlarından koparılarak tanımadığı bir hayata atılmasının hikayesidir. Ki büyükler buna evlilik derler. ''



Benim Yorumum:
Kitap aslında direk nişanlanmayla başlamıyor.Merak ettiklerimizi yavaş yavaş geçmişe dönerek okuyoruz.Kitap Mehnaz'ın 26 yaşında Muhammed ile tekrar karşılaşmasından başlıyor ve sonra geçmişi anlatıyor.Öyle güzel başladı ki hikaye!Aile içi konuşmalar çok samimi ve sıcaktı.Okurken kendi ailemden parçalar bulduğum bir kitap oldu.Sürekli eğitime önem verilmesi,derslerden ve okul hayatından bahsedilmesi de çok hoşuma gitti.

Kültür bakımından evet çok farklı bir kitaptı.Garipsediğim ve yanlış bulduğum bazı noktalar vardı.16 yaşında ki bir kızın nişanlanmasından tutun da bir arkadaşıyla herhangi bir  yere giderken nişanlısına mutlaka haber vermesi gerektiği gibi...Ama kültür farklılıkları olduğu için bu durumu es geçmem gerek.

Mehnaz ile Muhammed'in her ikisinin de genç olmasının getirdiği bazı sorunlar vardı.Fevri haraketler,çocuksu tartışmalar,bir tarafın sürekli diğerinden olgunmuş gibi davranması ve ufak tefek tartışmalar...İlk başlarda her iki karakteri sürekli yargılasam ve yaptıklarını yanlış bulsamda Mehnaz'ın geçmişi anlatırken her cümlesinde pişmanlığını dile getirmesiyle aslında yargılamakta bir hakkım olmadığını fark ettim.Çünki her iki karakter de çok gençti ve aslında nişanlanmamaları gerekirken birden kendilerini o durumun içinde buldular.Haliyle yaşın getirdikleri saçma tripler,nişanlanmanın sorumluluğu,ders çalışma ve gelecek kaygısı  derken her iki karakterde birbirinden bunalmak zorunda kaldılar.Hikaye acısıyla tatlısıyla sizi kendine çekiyor.Kitap resmen akıp gidiyor.

Bende aslında kitapta kendimi buldum birazcık.Mehnaz gibi biraz ince fikirli ve fevriyim.Kendi kafamda sürekli birşeyler kurgulayabiliyorum.Kızdığım zaman gerçekten sinirli ve saçma davranabiliyorum.Bu kitapla beraber aslında az çok birbirimize benzediğimizi fark ettim.Kendime kızdığım gibi Mehnaz'a da kızdım çoğu zaman.

İki karakterin 8 yıl sonra ki karşılaşmalarını yani kitabın  son bölümleri en çok beğendiğim kısımlar oldu.Çünki artık her ikiside olgun ve hayattan dersini almış insanlar olmuşlardı.Eski çocuksu halleri gitmişti.

Kitabın çevirisi,içindeki alıntılar ve en dikkatimi çeken ise kitapta ki QR kodları oldu.İran Kültürüne ait şiir veya kelime geçtiğinde onunla ilgili yayınevinin hazırlamış olduğu videolara ve yazılara ulaşıyorsunuz.Çok faydalı bulduğum bir uygulama oldu kendisi.Hem yazarın hem yayınevinin emeği kitabı okurken farkedilmeyecek gibi değil.Kapak ve ayraç tasarımları biraz daha güzel olabilirdi ama benim için asıl nokta kitabın anlattıkları olduğu için pek de bir önemi yok.

Farklı bir kültür,gençlikte yapılmış hatalar,masum ve saf bir aşk ve alınan dersler...Eğer sizde benim gibi farklı kitaplar denemeyi seviyorsanız,ama aynı zamanda bu farklı kitaplarda olay akışı ve bir hikaye olmasını diliyorsanız sizin için güzel bir başlangıç kitabı olabilir.

















23 Ağustos 2017 Çarşamba

►Supernatural Dizi Yorumu◄

Ağustos 23, 2017 0 Comments

Tür:Dram,Korku,Fantastik,Gerilim
IMDb:8,6
Oyuncular:Jensen Ackles,Jared Padalecki,Misha Collins,
Sezon Sayısı:12
Devam ediyor mu?:Evet




Herkese merhaba!Bugün sizlerle yepyeni bir içerikleyim.Kitap yorumları dışında az da olsa izlediğim dizileri yorumlamak istiyorum.Blogda zaten daha öncesinde Fi dizisinin yorumunu girmiştim.Bugünde yabancı bir dizi olan Supernatural'ın yorumunu yazıyorum♥

Dizinin konusu:
Anneleri küçükken doğaüstü bir varlık tarafından öldürülmüş olan iki kardeş babaları tarafından avcı olarak yetiştirilir.Avları ise hayvan değildir.Annelerini öldüren doğaüstü varlıkları avlarlar.Dean kendini ava adamış ve babasının izinden gitmeyi tercih eden büyük kardeştir.Sam ise tamamen bu hayatı istememiş ve babası,abisi ve avdan uzaklaşmıştır.Birkaç yıl sonra Sam evinde ağabeyini bulur.Babasının kaybolduğunu öğrenir.Onu bulmak için iki kardeş tekrar bir araya gelir.

Benim Yorumum:
Supernatural hatırladığım kadarıyla benim izlediğim ilk ikinci dizidir.Diziyi rastgele internette dolaşırken bulmuştum ve o zamanlar çok yaygın bir dizi değildi.Henüz daha 4.sezondaydı ve dizinin yeni bölümleri çıkıyordu.Bende ha gayret diyerek başladım.Doğaüstü varlıklar deyince aklıma direk üç harfliler geldiği için açıkçası çok tereddütle ve korkuyla yaklaştım diziye ama izledikçe aslında hiçbir korkunç yanının olmadığını ve benim tuhaf bir şekilde ilk kez korku türüne sahip bir diziyi beğendiğimi farkettim.Kısacası henüz başlamamış ve ben gibi en ufak bir korku türü  dizi,film ikilisinden korkanlar,herşeyi bırakın ve başlayın.Supernatural izlerken adete kendimi kaybettiğim bir dizidir.Özellikle ilk sezonları o kadar güzeldir ki!İlk sezonlarda genel olarak birbirinden bağımsız ve bol avlanmakla geçen sezonlar.İlerleyen sezonlar ise artık olayların karıştığı ve birbiriyle bağımlı bölümlerden oluşuyor.Bölüm biter bitmez direk sonraki bölüm tuşuna yüklenirdim.♥Günde kaç bölüm izlediğimin haddi hesabı yoktu.

Dizinin ilk sezonlarında daha çok iblislere uğraşılıyor yada tek tük geride kalmış kızgın ve çılgın ruhlarla.İlerkeyen sezonlar da ise dizi birden basamak atlıyor ve meleklere sarıyor.Şahsen en sevdiğim sezonu söylemem gerekirse meleklerin ortaya çıktığı ve bizim artık sonunda Castiel ile tanıştığımız sezondur.

İçinde her türlü doğaüstü yaratık bulunduruyor.İsmini bildiklerimizi ve artık efsaneleşmiş olanları saymama gerek varmı bilemiyorum.Vampirler,kurtadamlar,cadılar,büyücüler,melekler,iblisler ve daha bir çok ismini bile duymadığınız efsanevi varlıklar...ve hepsini teker teker bulup avlayan iki kardeş.Mükemmel bir dizidir.Zaten imdb puanına dikkat  eden biriyseniz büyük ihtimalle gözünüzden kaçmamıştır.

Peki şimdi duyar gibiyim sizlerden,dizi gerçekten her sezonu soluksuz izlenecek bir dizimi?Hayır.Gerçekleri konuşmak gerekirse art arda çılgınlar gibi izleyip bitirdiğim dizinin bazı yerlerinde bunalmadığım değil.Aslında birçok kişiyle ortak bir sezonda bunalmıştım.6. sezon tam bir felaketti.O sezona gelince ay yok artık moduna geçebilirsiniz.Ama korkmayın sadece o sezona özgü birşeydi sanırsam.Diğer sezonlarında düzeliyor.

Karakterlerden de biraz bahsetmek gerekirse,iki tane baş karakterimiz var.

Dean Winchester:
Kendisi sezonlar boyunca en çok keyif alarak seyredeceğiniz karakterlerden birisidir.Konuşmaları,mimikleri,arabası, yemeyi aşırı sevmesi,dinlediği müziklerle asla  unutamayacağınız bir karakter.Seneler geçsede yaşlanmayanlardan kendisi.Avcılık onun için bir yaşam tarzıdır.Hayatını olduğu gibi kabullenmiş ve bu yolda yürümeyi tercih etmiştir.


Sam Winchester:
Tek isteği üniversiteye gidip herkes gibi bir hayat yaşamaktır ama malesef geçmişi ve avlanmak onun peşini bırakmaz.İstemediği avcılık hayatında başına gelmeyen kalmamış olan şanssız karakterleden biridir.Yaşadığı ilişkilerin hepsinin kötü bitmesi,başına gelen onca kötü şeyden sonra hala ağabeyinin yanında durmaktadır..Sam'in sezonlar boyunca uzatmaya devam ettiği saçlarından konuşmaya gerek yok bence.Bırakın saçı konuşsun ♥

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------











20 Ağustos 2017 Pazar

►Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı◄

Ağustos 20, 2017 0 Comments

Kitap Adı:Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığı

Sayfa Sayısı:975

Yazar:J.K. ROWLING

Yayıncılık:Yapı Kredi Yayınları

Tür:Fantastik

Çevirmen:Sevin Okyay-Kutlukhan Kutlu

Etiket Fiyatı: 52,00 TL



Herkese merhabalar!Kısa süre önce Zümrüdüanka Yoldaşlığı kitabını bitirdim.Aslında tek başıma bitirmedim.@scofieldkitapcisi @cressidaninkitapligi ve @birkitapsakliicimde olmak üzere benle birlikte dört kişilik küçük bir grup halinde okuduk.Şahsen ben beraber okuma etkinliğini çok beğendim.Kitabı okumak için beni daha da motive etti diyebilirim bu grup işi :) 

Harry Potter kitap serisinin ilk dört kitabını okumuştum ama ne yazık ki devamını alamamıştım.Son yaptığım alışverişte serinin final kitabıda dahil olmak üzere diğer üç kitabını da aldım ve sipariş gelir gelmez direk Zümrüdüanka Yoldaşlığı'na başladım.

Kitabın Konusu:
Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu'ndaki beşinci yılında Harry, hayatını cehenneme çeviren sihirli/sihirsiz pek çok şeyle başa çıkmak zorunda: Yaz tatilini yanlarında harcadığı aptal akrabaları; ergenlik çağının isyanları, heyecanları, korkuları; onun gösteriş düşkünü bir yalancı olduğunu düşünenler; okulun işleyişine burnunu sokan Sihir Bakanlığı; öncekileri mumla aratan yeni bir Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmeni; yine karşı karşıya geldiği Ruh Emici'ler ve Ölüm Yiyen'ler; varlığını her zamankinden çok hissettiren Voldemort; ağır dersler, zor sınavlar, acımasız cezalar; sürekli yinelenen bir kâbus ve acıyan yara izi; ona en yakın insanlardan birinin ölümü; beş yıl gecikmeyle öğrendiği bir gerçek...


Benim Yorumum(SPOİLER İÇERİR,SPOİLER İÇERMEYEN YORUM EN AŞŞAĞIDA)

Bu kitap hakkında konuşulacak çok şey var.Çünki malumunuz kitap tuğla gibi maşallah.Bu kalınlık  gözünüzü korkutmasın.Bir kaç sayfa okuyunca direk Harry Potter dünyasına adapte oluyorsunuz ve kitabı kapamak bile canınız istemiyor.Bu kitapta bir çok şey oldu.Diğer dört kitaba oranla daha çok olaylar oluyor ve artık biraz daha serinin karanlık atmosferine giriş yapıyoruz.

Sihir Bakanlığı'nın bolca yer aldığı bu kitap sizi hem sinir ediyor hemde güldürüyor.Bakanlık Voldemort'un geri döndüğünü kabul etmiyor ve haliyle bu düşünceyi savunanları ise karalıyor.Dumbledore ve Harry ise gelecek postasında çok fazla karalanıyor.Dumbledore'un bir ordu kurmasından şüphelenen Sihir Bakanlığı  Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersi için bakanlık çalışanı olan Dolores Umbridge'i gönderiyor. Umbridge'e okul kurallarını keyfine göre değiştirme yetkisi veriliyor.

Bu kitapta benim için haralkırıklığı olan aslında bir çok unsur vardı.Öncelikle Dumbledore filmde de olduğu gibi kitapta hiç yok.Yani kitabın kritik noktalarında o sorunla ilgilenmek için ortaya çıkıyor ve daha sonra ortalıktan kayboluyor.Haliyle Harry bu zor dönemde en çok ihtiyacı olan kişiyle yani  Dumbledore ile konuşamıyor ve kendisine ne olduğunu çözemiyor.Okula gelen Umbridge ise işleri hiç de kolaylaştırmıyor.Harry'nin gönderdiği mektupları okuyor ve herhangi bir açığını yakalamaya çalışıyor.Hermione'nin teşviği ile belli kişilere savunma öğretmeye başlayan Harry ve öğrenci grubu Umbridge'den köşe bucak kaçmaya çalışıyor.

Bunların dışında Sirius'a gelirsek eğer kendisi yoldaşlıkta yer alıyor ve bu sayede Harry ile az çok zaman geçirme fırsatı yakalıyor ama ne yazık ki işler böyle gitmiyor.Birazdan bahsedeceğim kısım kitapta hiç hoşuma gitmeyen bir kısım.Sirius'un ölümü...Evet bunu zaten kitabı okumadan önce biliyordum çünki bir çok kez filmlerini bitirdim ama okumakta bir o kadar kötüydü.Sirius bence ölmemesi gereken bir karakterdi.Harry'nin hayatı boyunca bu kadar çok kişiyi kaybetmesi gerçekten gereklimiydi bilmiyorum.Gelecek kitaplarda da kimlerin gideceğini bildiğim için rahatça söyleyebiliyorum ki JK Rowling kadronun en iyi karakterlerini öldürmeye bayılıyor.Harry'nin henüz daha vaftiz babasına yeni kavuşmuşken onu kaybetmesine bence hiç gerek yoktu.Filmde Sirius'un ölüm sahnesi çok güzeldi.Harry'nin bağırması,Lupin'in onu tutması...Herşey mükemmeldi ama kitapta biraz sığ bir şekilde yazılmıştı.Yani Sirius öldükten hemen sonra Harry'nin çok fazla tepki verememesi beni biraz hayalkırıklığına uğrattı.Bir paragrafa sığdırılan Sirius'un ölümüne daha büyük bir kısımda yer verilmesini bekliyordum.

Son olarak Snape'in anıları hakkında konuşmak istiyorum.Snape benim aşırı derece sevdiğim bir karakter değildi ilk kitaplarda.Okuyan çoğu kişininde sevebileceğini zannetmiyorum.Ama son filmlerde özellikle final filminde ben Snape'in aslında ne kadar haksızlığa uğramış olduğunu fark ettikten sonra daha çok James'ten nefret etmeye başladım.Draco'dan bile daha kötü davranışlar sergileyen James'in daha iyi biri olmasını bekliyordum aslında.Snape'in bütün davranışları doğru demiyorum.Harry'e bence o şekilde davranması seri boyunca onu itip kakması yanlıştı ama onun yerinde olsam sanırım bende aynı şeyi ister istemez yapardım.Harry'nin ,babasının davranışlarını gördükten sonra Sirius ve Lupin'le konuşmaya gittiği sahne keşke filmde de olsaymış.Çünki güzel bir sahneydi.

Spoilersız♥

Eğer siz de Harry Potter dünyasında yaşamayı dileyenlerdenseniz ve kitaplarını büyük bir zevkle okuyorsanız Zümrüdüanka Yoldaşlığını'da çok beğeneceksiniz.İlk sayfadan itibaren içine girdiğiniz dünya sizi biran olsun bırakmayacak.Açıp okumamak için kendimi zor tuttuğum oldu.Çünki kitabı hızlı bitirmemeye karar vermiştim.Seri artık biraz daha heyecanlı olmaya başlıyor bu kitapla birlikte.Kesinlikle kitabın kalın olmasından korkmayın,alın ve okuyun ♥







12 Ağustos 2017 Cumartesi

►Bkm Kitap Alışverişim 2 ◄

Ağustos 12, 2017 0 Comments
Herkese tekrardan merhaba!Geçen sefer ki bkm kitap alışverişim hakkında kapsamlı bir blog yazısı paylaşmıştım.Kargo ücretlerinden,kitap alımına kadar.

Bugün de geçen seferkiyle aynı bir yazı paylaşmayı düşündüm.Geçen hafta gelmişlerdi lakin blog yazısı yazmayı unutmuşum. :D

İlk olarak daha önce hiç bkm kitaptan alışveriş yapmamış olanlar bir önceki yazımdan faydalanabilirler.Orda kargo ücreti,kapıda ödeme gibi bir sürü şeyi anlattım.

Okullar başlamadan önce bir kitap alışverişi yapmak istedim.Çünki okullar açılınca kitap alamıyorum derslerden dolayı.Bu yüzden böyle kalın kitapları içeren bir alışveriş yaptım.Toplam 5 kitap aldım.Daha öncesinde Harry Potter serisini ilk dört kitabını okumuştum ama bir türlü devamını alamamıştım.Çok pahalı geliyordu.Ama artık almanın vaktinin geldiğini düşünüp birazcık paraya kıydım.Zümrüdüanka yoldaşlığı kalın bir kitap olduğu için bayağı pahalı.Tabi birazcık serinin adının duyulmuş olmasınında etkisi var bu fiyatlarda.Sonra Yabancı Veyl'i aldım.İlk kitabını okumuştum ve kitaplığımda yarım kalmıştı kendisi.İkinci kitabınıda tamamlamak açısından aldım.Sürekli distopik ve fantastik ağırlıklı kitaplar okuduğum için arasıra sıkılıyorum.Yabancı veyl'i çerezlik bir kitap niyetine aldım.Daha sonrasında ise Cassandra Clare'in Geceyarısı Leydisi kitabını aldım.Kalınlığı gözlerimi yaşarttı cidden :D Nasıl biticek bilmiyorum.Şuanda tek okumadığım kitabı Gölge Avcısı El Kitabı.Onuda 9,90 indirimindeyken bir ara almayı düşünüyorum.

Bkm kitap şuanki en ucuz kitap sitelerinden birisi sanırım.Yani ben İdefix,okuoku,Dr,Babil,kitapyurdu gibi sitelerin hepsine baktım.Fakat bkm kitap en ucuzu.Yani ben gibi kuruşu kuruşuna hesaplıyorsanız en ucuzu. 2-3 Tl hatta 5  tl falan oynuyor diğer sitelerle.Üstelik şuana kadar bkm kitaptan gelen hiçbir kitabım hasarlı gelmedi.Tek bir çizik kırışıklık bile yok herhangi biryerlerinde.

Şuan Harry Potter ve Zümrüdüanka Yoldaşlığını okuyorum.377. Sayfadayım.Aşırı yavaş okuyorum.Yani günde iki-üç bölüm falan :D Bitmesini istemiyorum kitapların çabucak.


►Kumların Kadını Kitap Yorumum◄

Ağustos 12, 2017 0 Comments

  Kitabın Adı:Kumların Kadını

  Sayfa Sayısı:184

  Yayıncılık:Monokl Yayınları 

  Yazar:Kobo Abe

  Çevirmen:Barış Bayıksel                             

  Etiket Fiyatı:20.00 TL

  Puanım: 4/5 









Herkese merhabalar :) Yakın zamanda okuduğum bu kitabın yorumunu yapmak için sabırsızlanıyorum.Blog ve bookstagram hesabıma göz atarsanız benim sürekli fantastik-Distopik-Popüler kitaplar arasında gidip geldiğimi farketmişsinizdir.Tabiki daha önce bir iki klasik okudum ama çoğunlukta değiller ne yazık ki.Yayınevinin  çekilişinden kazandığım kitaplar geldiğinde okuyup okumamak arasında kaldım.Çünki daha önce hiç bu tür değişik kitabım olmamıştı.Önyargılarımı bir kenara bırakıp japon edebiyatından olan,Kumların Kadını'na başladım.

Kitabın Konusu:(Tanıtım Bülteni)

Bir ağustos günü bir adam ortadan kayboldu. Bir tatil gününde, buharlı trenle yarım günlük mesafedeki sahile doğru yola çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Ne kayıp başvurusu ne de gazete ilanları bir işe yaradı... Bu adamla ilgili vakada kayda değer bir ipucu yoktu. Ayrıca, günlük hayatında ortadan kaybolmak istediğini düşündürecek en ufak bir hâl veya harekete rastlanmamıştı. Doğal olarak, başlangıçta herkes gizli bir ilişkisi olabileceğini düşündü. Fakat adamın karısı adamın bu geziye böcek toplamak maksadıyla çıktığını söylediğinde, hem polisler hem de iş arkadaşları biraz hayal kırıklığına uğradılar...

Şüphesiz, kum yaşam için elverişli değildi. Peki, durağan hâl varlık için vazgeçilmez miydi? O tiksindirici rekabeti başlatan da sabit kalmaktaki ısrarımız değil miydi? Sabit olmayı bırakıp kendimizi kumun akışına bırakıversek rekabet de ortadan kalkacaktı. Gerçekte, çölde de çiçekler açıyor, böcekler ve hayvanlar yaşamlarını sürdürüyorlardı... Öyle ya, keşke kadına da bu manzaradan bahsedebilseydi. Gidiş-dönüş biletlerin asla işlemeyeceği kumun şarkısını, yanlış perdeden de olsa ona dinletebilseydi keşke. Oysa adamın tek yaptığı, yeteneksiz bir çapkını taklit edip başka bir hayatın yemiyle kadını avlamaya çalışmak olmuştu. Kumdan duvar, adamın ruhunu yakalamış, onu kese kâğıdındaki bir kediye çevirmişti.

Benim Yorumum:
Kumların Kadını, anlayacağınız üzere bol bol kum içeren bir kitap.Kasabaya nadir bulunan bir böcek türünü incelemek için gelen adamla başlıyor.Kuma kazılmış çukurların içindeki evlerden birinde misafir edilen adam gitmek istediğinde çıkış yolunun olmadığını fark ediyor.Daha sonrasında ise adamın o kasabadan kaçış hikayesini anlatıyor.

Kitapta çok güzel mesajlar vardı.Örneğin insanoğlunun ihtiyaçlarını karşılayabilmek uğruna tutsaklığı göze alması.Özgür bir yaşam sürerken birden tutsak olmak.Hatta ihtiyacınız olana erişebilmek için tutsak kalmaya boyun eğmek.

Gerçekdışı ve kimi zaman bunaltan bir hikaye.Kitaptan bunalmadım.Kumdan ve çaresizlikten bunaldım.Kitabın içine girip adamı çukurdan ve tutsaklıktan kurtarmak istedim.Sizi iliklerinize kadar çaresiz hissetirecek bir kitap.Ama aynı zamanda akıcı ve sürükleyici.Eğer bu tür değişik kitapları seviyorsanız kesinlikle alıp okumalısınız.Şahsen ben çok keyif alarak okudum.












3 Ağustos 2017 Perşembe

►Şampiyon Kitap Yorumum◄

Ağustos 03, 2017 0 Comments

    Kitap Adı:Şampiyon

    Sayfa Sayısı:360

    Yayıncılık:Pegasus Yayınları

    Yazar:Marie LU

     Tür:Distopya

     Çevirmen:Sefa Emre İlikli

     Etiket Fiyatı:35.00TL

      Puanım:5/5







Herkese yeni bir yorumdan merhaba!Bugün sizlerle kısa süre önce bitirdiğim efsane serisinin son  kitabı olan Şampiyon'un yorumu ile burdayım.Eğer ilk iki kitap olan Efsane ve Deha kitaplarının yorumlarını hala okumadıysanız  bir önceki gönderide  bulabilirsiniz♥

Kitabın Konusu:(ARKA KAPAK)
Day bir efsane. June ise bir deha. Peki, kim Şampiyon olacak?

June ile Day, Cumhuriyet halkı ve birbirleri için çok fazla fedakârlıkta bulunmuşlardır. Şimdi vatanları bir dönüm noktasındayken June bir kez daha Cumhuriyet'in gözüne girmiş ve hükümetin seçkin çevresinde bir Princeps adayı olarak hizmet vermeye başlamıştır. Day de yüksek rütbeli bir asker olmuştur. Bir barış antlaşması yürürlüğe girmek üzereyken ortaya çıkan ölümcül bir salgın, Koloniler arasında paniğe yol açmış ve Cumhuriyet'in sınır kentlerini savaş tehdidi sarmıştır. Sadece June bu tehdide karşı ülkesini nasıl savunacağını bilmektedir. Ancak binlerce insanın hayatını kurtarabilmeleri için sevdiği tek erkekten, her şeyini feda etmesini istemek zorundadır. Marie Lu'nun heyecan dolu, macera ve gerilim yüklü üçlemesi şaşırtıcı bir finalle sonlanıyor…

Benim Yorumum:(SPOİLERVAR)
Bu kitapta benim için şaka gibi bir şey oldu.Okuyamama dönemime girdim.Yaz tatilinde neden böyle oldu bilmiyorum.İlk iki kitabı ard arda hızla okudum ama bu kitap her ne kadar diğerleri kadar çok güzel olsa da kitap elimde 1 hafta kadar süründü.Tabi ki bunun sebebi benim kitap okumak istememem.

Efsane serisi adı gibi efsane bir distopya dünyası.Serinin geneli için sürekli daha iyi oluyor diyebilirim.İlk kitabı çok beğenmiştim ama ikinci kitap biraz daha olaylı ve maceralı bir kitaptı bu yüzden deha daha da güzeldi.Şimdi ise şampiyonu bitirdim.Bu kitap ise bir final kitabı olarak sizin bir distopyadan bekleyeceğiniz her şeyi sunuyor.Yani yazar her bir kitabında çitayı yükseltiyor.

Day ve June Deha kitabında kimin düşmanları olduğunu kimin dostları olduğuna karar veremiyordu.Şampiyon da ise bu belirsizlik ortadan kalktı.İlk kitaptan beri beklediğimiz artık Kolonilerin ve Cumhuriyetin savaşı nihayet bu kitapta çıkıyor.

Bu kitapta çok fazla Tess'i görmediğim için kitap, sinir kat sayım artmadan bitti.Nedense ikinci kitaptan beri o kızdan nefret ediyordum.Son kitapta çok fazla yeri olmaması sevindirdi diyebilirim.Day ve June ise  kitapta tekrardan karşı karşıya geldiler.Ama büyük bir problem Day'in hastalığıydı.İkinci kitabın sonunda Day öleceğini öğrendiğinde June'u tek başına bırakmak zorunda kalmış ve hastalığını ona söylememişti.Şampiyon da ise Day'in rahatsızlığı devam ediyor ve June artık öğreniyor.

Day ölecek diye büyük bir korku duymuştum.Çünki zaman ilk kitaptan bu yana aman aman bir mutlulukları olmadı.Finalde mutlu son olmalı diye düşünmüştüm.Şahsen finali beğendim ama keşke birden aradan onca yıl atlayıp Day'in June'u hatırlayışını yazmasaymış yazar.Yani Day daha erken hatırlayabilirdi bence.Yıl atlayıp mutu oldukları bir sahnelerini yazabilirdi.

Kitap Serisini genel olarak beğendim.Akıcı ve bir distopyadan bekleyeceğiniz her şey vardı.Eğer almayı düşünüyorsanız kesinlikle atın sepete gitsin *-* 


Instagram:Slytherininokurvarisi