Follow me @slytherininokurvarisi

30 Mart 2018 Cuma

►Fi | Azra Kohen◄

Mart 30, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Fi


Yazar:Azra Kohen


Sayfa Sayısı:600


Yayıncılık:Destek Yayınları






Sınav haftamda meydan bulup okuyamadığım kitap olan Fi'nin yorumunu sonunda yazıyorum.Şuan da son kitabını okuyorum.Fakat maşallah ilk kitapla son kitabı pek bir kalın!Bu yüzden okumam biraz zaman alıyor fakat Pi'nin yarısına geldim.Bu yüzden bitmesine çok az kaldı serinin.Öncelik bu ilk kitabın yorumu olduğu için spoiler yok :) Rahatlıkla okuyabilirsiniz.Genel bir yorum yazıyor olacağım ilk kitap hakkında *-* Şimdi nedir bu Fi?Nerden çıktı birden bire?Biranda Fi-çi-pi herkesin diline dolaştı ve oldukça popüler hale geldi.Merak edenler için ilk olarak Fi'nin anlamı nedir ondan bahsedelim.Fi altın oran olarak geçmektedir.Uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir orandır.Şimdi kitabımızın konusuna değinelim↓


Kitabın ana karakteri Can Manay.Ülkede oldukça tanınmış zengin bir psikolog.Bu kadar çok tanınmasının sebebi aslında televizyon programı.Bu sayede birçok insanla etkileşim halinde.Peki nasıl bir adam?Takıntılı ve acımasız olmasının yanı sıra istediğini elde etmek için her şeyi yapabilecek birisi.Can Manay o günlerde yeni bir ev aramaktadır.Emlakçıdan bulduğu evi gezerken yan evden müzik sesi işitir.İki evi ayıran duvarın ardından baktığında yan evin bahçesinde dans eden bir kadını görür.Can Manay için hayat işte o zaman durmuştur.O kadına ulaştığında tekrardan doğacaktır.O an nutku tutulan Can Manay Duru'ya karşı saplantılı bir tutku içerisinde kalır.Fakat önünde bir engel vardır ve o engelde Duru'nun müzisyen sevgilisi Deniz'dir.Duru ve Deniz'in aralarına sızmak için elinden geleni yapacaktır.

Bir diğer karakterimiz ise Özge.Kitap serisinde ki en güçlü kadın karakterler arasında kendisi.Kitapta oldukça yer verilen bir karakter.Kendisi bir adalet savaşçısı,hak arayıcı ve düzgün işlemeyen adalet sistemine karşı öfkeli birisi.Can Manay ile yaptığı  röportaj sonucunda hayatı değişmiştir.Darbe isminde bir magazin dergisi çıkarır.Özge'nin yaşamına,düşüncelerine pek çok yerde değinmiş kitap.Şahsen çok sevdiğim karakterler arasında.Ada,Ali,Bilge,Can Manay,Deniz,Doğru,Duru,Eti,Göksel,Kaya,Özge ve Sadık olmak üzere kitap bize birçok karakterle tanıştırıyor.Hepsi sevdiğim karakterler diyemeyeceğim ne yazık ki.Örneğin Ada,Göksel her ikiside sinir katsayımı zorlayan karakterler.Dizide de ısınamamıştım pek fazla.

Kitap hakkında genel olarak konuşursam,Keşke karakterlere biraz daha değinilseydi.Kitap tamamiyle Can Manay üzerinden ilerliyordu ve bu beni kitap boyunca rahatsız etti.Dizide Duru'nun sahneye olan tutkusuna,Deniz'in müziğine Özgeye,Sadığın ve Can'ın geçmişine o kadar güzel değinilmişti ki!Kitapta ben bunların hiçbirini bulamadım.İlk kitap Çi'ye göre kesinlikle daha iyi ama genel olarak değerlendirdiğimde malesef dizinin çok altında bir kurguya sahip.Kitapta sistem eleştirilerine,ülke problemlerine çok güzel değinilmişti.Bir çok alıntılık yer vardı ki bu alıntılar iki üç sayfalık bir alanı kapsayacak şekilde.Çok mantıklı ve sizi düşündürecek pek çok düşünce vardı içerisinde.

Fakat kurgu ilerleyişi yönünden malesef benim için sınıfta kaldı.İlk kitap yine güzeldi.Akıcı ve sizi sıkmayan bir anlatıma sahip ama diziyi izleyen biriyseniz,kurgusal ilerleyiş açısından dizinin altında kaldığını görebilirsiniz.Eğer diziyi izlediyseniz ve kitabındanda büyük bir beklenti içerisindeyseniz hemen o beklentiyi silip atın.Çok fazla büyük bir beklentiyle başladığım için sanırsam hayalkırıklığına uğradım biraz.Şuan son kitapta olduğum için ikinci kitabıda kapsayacak bir şekilde konuşuyorum mecburen.İlk kitap  üçünün arasında en iyisiydi benim için.
















11 Mart 2018 Pazar

►Geceyarısı Leydisi◄

Mart 11, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Geceyarısı Leydisi



Yazar:Cassandra Clare



Sayfa Sayısı:825



Yayıncılık:Artemis Yayınları



Herkese uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba!Uzunca bir süre yorum paylaşamadım çünkü sınav haftama çok az kalmıştı ve bende oturup yorum yazmak için zaman bulamadım.En son Geceyarısı Leydisi'ni bitirdim.Bu yorumu okumadan önce hemen birkaç uyarı yapayım.Öncelikle ben Cassandra Clare ne yazsa okurum.O yüzden çok fazla eleştirel yorum göremiceksiniz.Yazara aşığım ve kitaplarına bayılıyorum.Kurguladığı dünyayı seviyorum desem sanırsam daha doğru olacak.Yani lafın kısası, ilk defa okuyacaksanız lütfen sadece benim yorumlarımı okuyup almayın.Çünkü çoğu kişinin çok beğendiği bir yazar olmasına rağmen diğer çoğunlukta beğenmiyor.O yüzden bunun uyarısını yapayım istedim *-* 

Kitap Sıralaması olarak bence bu seriyi Ölümcül Oyuncaklar Serisi'ni bitirdikten sonra okuyun.Çünkü o seriye dair çok fazla spoiler yiyebilirsiniz kitaptan.Karakterlerimiz birbirini tanıyor ve bu yüzden iki seri arasında bağlantı var.Ölümcül Oyucaklar Cennet Ateşi Şehri yani final kitabında ilk kez tanıştığımız birkaç karakterin hikayesini ele alıyor Geceyarısı Leydisi.Spoiler yemek istemez iseniz en aşşağıda kısımda düşüncelerimi okuyun sadece :) 

Konusu:(Arka Kapak)

Felaketlerin Gölge Avcıları'nı yok olmanın eşiğine getirmesinin üzerinden beş yıl geçti. Emma Carstrairs artık ailesinin yasını tutan bir çocuk değil, onları öldürenleri bulmaya ve intikam almaya kararlı genç bir kadın. Parabatai'si Julian Blackthorn'la el ele veren Emma, tüm Los Angeles'ı saran şeytani bir planı araştırırken aklına ve kalbine güvenmesi gerektiğini öğrenecek. Tabii kalbi onu tekinsiz yollara doğru sürüklemedikçe...

Julian'ın beş yıl önce peri halkı tarafından kaçırılan kardeşi Mark'ın, Gölge Avcıları'nın yardımına ihtiyaç duyan periler tarafından geri getirilmesi işleri iyice karıştıracak. Ama peri diyarında zaman öyle farklı işliyor ki, Mark, ailesini tanımakta zorlanacak. Acaba periler, Mark'ı gerçekten ailesine bırakacak mı? 

Benim Yorumum:

Spoiler olabilir↓!
Cennet Ateşi Şehri kitabında Sebastian Morgenstern tarafından anne ve babası öldürülen Emma'nın büyümüş halinden başlıyor kitap.Anne ve babasının gerçek ölüm nedenini araştıran intikam almaya kararlı genç bir kadın baş karakterimiz.Hem bir savaşçı hemde bir parabatai.Julian Blackthorn ise küçük kardeşleriyle ve Emma ile birlikte yaşıyor.Babasının ölümünden sonra kardeşlerine hem anne hem baba olmaya çalışıyor.Peri halkı tarafından kaçırılan kardeşi Mark'ı ise hiç aklından çıkaramıyor.Bir gün gerçekten kardeşini görecek mi onu bile bilmiyor.
Los Angeles'ta işlenen cinateylerin ise ardı arkası kesilmiyor.Cinayetlerin işleniş şekli Emma'nın anne ve babasının öldürülüş şekli ile aynıdır.Emma ve Julian cinayetleri araştırmaya başlar.
Spoiler bitti!


Uzun süredir kitaplığımda olan bir kitabı daha bitirmiş bulunmaktayım.Bu ne güzel bir kitaptı yahu! Cassandra nasıl kendini okumayı bu kadar başarabiliyor?Bu kadar kalın bir kitabı hiç sıkılmadan okuyabilmem normal şartlar altında imkansız.Sanırım yazarın ve kurgunun payı çok büyük. Giderek gelişen yazımıyla en sevdiğim yazarlardan birisi.

Kitapta beni etkileyen bir çok şey vardı ama şüphesiz aile arasında ki bağ en etkileyicisiydi. Julian ve Mark'ın kardeşlerine olan sorumlulukları,sevgileri,şefkatlerini hissetmek o kadar güzeldi ki!♥ Şunu söylemeliyim ki Cassanda bol bol karakter yazmış.İyiki de yazmış çünkü hepsinin harmanlandığı bu kitabı okumak çok eğlenceli oldu benim için.Bol bol karakter ve ardı arkası kesilmeyen olaylar...

Diğer kitaplarda ki karakterlerle de bol bol karşılaşacağınız bir kitap.Clary,Jace,Alec,Magnus,Will,Jem,Tessa... Hepsinin tekrardan okumak uzun süreden beri görmediğim yakınımı görmüş gibi oldum okurken.İster istemez onların hikayeleri geçti gözümün önünden.Kitabın bir diğer artısıda buydu.Karakterlerimizin hepsi birbirini tanıdığı için aniden bir diğer kitap serisindeki kişileri bulabiliyorsunuz satırların içinde.

Peki kitap beklentimi karşıladı mı? Buraya kadar okuduysanız ne kadar beğendiğimi fark etmişsinizdir.Aslında bir beklentiyle başlamadığımı fark ettim. Çünkü bu zamana kadar beni hayal kırıklığına uğratan herhangi bir kitabı olmadı.Umarım bundan sonra da olmaz.O yüzden kitaba büyük bir heyecan ve özlem duyguları içerisinde başladım.Edgar Poe'nun Annabel Lee şiirinden bolca bahsettiğini fark edebilirsiniz okurken.Bu şiiri ilk defa Cassandra Clare sayesinde öğrenmiş oldum.Fazlasıyla hoşuma gittiğini söylemem gerek.♥ Kitap hakkında ki genel düşüncelerim bu şekilde.Kitabı almayı düşünen varsa eğer hemen gidip almasını tavsiye ederim *-* 


Sevdadan yana ,kim olursa olsun,Yaşça başca ileriGeçemezlerdi bizi;Ne yedi kat gökdeki melekler,Ne deniz dibi cinleri,Hiçbiri ayıramaz beni sendenGüzelim Annabel Lee.


















3 Mart 2018 Cumartesi

►Bir Çöküşün Öyküsü◄

Mart 03, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Bir Çöküşün Öyküsü


Yazar:Stefan Zweig


Yayıncılık:Türkiye İş Bankası  Kültür Yayınları


Sayfa Sayısı:56






Sadece kapağı sayesinde beni kendine çekmiş olan bir Zweig kitabı...D&R'da dolandığım bir günde rafların arasında kendisinin kitaplarını incelerken elime geliverdi.Kendimi birkaç dakika sonrasında kasanın önünde elimde poşetle buldum.Sadece arka kapağını okuyarak aldığım birkaç kitaptan birisi.Aynı zaman da iyi ki almışım dediklerimden birisi.Art arda üç tane Zweig kitabı okuyup Şubat ayını yarıladım.Boş bir anımda oturup kitabı bitirdim.Art arda okumama rağmen beni sıkmayan ve daha da kendine bağlayan yazarlardan Stefan Zweig.Merak edenler ve hala okumayanlar için yorum gelsin o zaman ! :) 


Konusu:(Arka Kapak)

Bu son derece çarpıcı çöküş öyküsü, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırma eğilimindeki bu sığ ve kibirli kadın, malikânesinde gösterişli eğlenceler düzenleyerek Paris’teki hayatını yeniden canlandırmaya çalışır. Giderek mantıklı düşünme yetisini bütünüyle yitiren Madame de Prie, yeniden bütün dikkatleri üzerine çekebilmek için inanılmaz bir plan yapar.

Benim Yorumum:

Zweig'ın yazımını çok beğeniyorum.Hikayedeki olaylardan çok olayların psikoloji ve insan üzerinde ki etkilerine değiniyor genelde.Bu yüzdendir ki çok tanıdık geliyor okurken.Kendinizden illa ki bir şey buluyorsunuz.

Kitabın adından da anlaşılacağı üzerine bir çöküş öyküsü.Fransa Sarayı'nda şaşalı bir yaşama ve sosyal çevresine bağımlı hale gelen Madame de Prie'nin Kral tarafından Normandiya'ya sürgün edilmesiyle başlıyor.Sürgün edildiği yerde partiler verdiği soyluların hiçbir tanesini bile göremediğinde kendi düşünceleriyle baş başa kalıyor bir anda.İçide bulunduğu yalnızlık,öfke günden güne onu çıldırtıyor.Madame de Prie,hiç kimsenin aklından çıkmayacak bir şeyler planlıyor.Bu yaptığı planlar ise günden güne onu dahada yıpratmaktan başka bir şey yapmıyor .İnsanlarla var olan bu kadının kendini bir anda yapayalnız bulmasını ve bunun ardından kadının iç dünyası ile dış dünyanın çatışmasını konu ediniyor kitap kısacası.

Kitabı severek okuduğumu söylemeliyim.Yalnızlığı sevmeme rağmen insanı bu kadar etkileyebileceğine dair bir hikayeyi okumak çok keyif verdi bana.Stefan Zweig'ın diğer eserlerinide okumayı dört gözle bekliyorum ♥ 

Kalabalıklar içinde onlarca yıl yüzmüş ve bu kalabalıkların onu taşıyıp beslediğini asla anlamamıştı, ama şimdi bir balık gibi yalnızlık sahiline vurmuştu, çaresizlik ve şahlanmış acılar içinde çırpınıyordu.