Follow me @slytherininokurvarisi

18 Kasım 2018 Pazar

►Fırtına Serisi 3. Kitap(Anafor)◄

Kasım 18, 2018 0 Comments


Kitap Adı: Anafor


Yazar:Julie Cross


Yayınevi:Pegasus Yayınları


Seri Adı:Fırtına






Bugün, çok uzun bir aradan sonra ilk defa  yazıyorum.Yazmayı hatta kitap okumayı unutmuşum desem yeridir.Okul yüzünden başımı kaldıracak vaktim olmuyor.Bu yüzden neredeyse ağustostan beri aktif bir şekilde paylaşım yapamıyorum.Sınavlarımın ardından ilk işim yaz tatilinden beri sözde okuduğum fakat bir  türlü ilerleyemediğim kitabı bitirmek oldu. Kitap fuarından aldığım Fırtına serisi severek okuduğum bir seri oldu.Her ne kadar bitirmem aylar alsa bile yine de kitaptan hiç kopmadım.İlk iki kitabın yorumu önceki paylaşımlarım da yer alıyor.Oradan bakabilirsiniz.Şimdi final kitabının yorumuyla burdayım! :)

Arka Kapak

Günümüzde Jackson ve Holly bir felaketin eşiğinde. Gelecekte Jackson ve Holly kendilerini içinden çıkılamayacak bir tuzağın içinde bulacak. Geçmişte Jackson herkesi kurtarmanın bir yolunu bulmalı.

Kaderden Kaçış Yoktur…
Jackson ölümle burun buruna gelmesinin şokunu atlatırken yanında sadece en sevdiği insanlar -babası, Courtney ve Holly- değil, birkaç zaman yolcusu da bulunmaktadır. Onların hayatlarını ve zaman çizelgesinin nasıl başladığını öğrenirken, Thomas ile Dr. Ludwig'in Göz Duvarı Karargâhı'nda yaptıkları deneylere son vermeleri gerektiğinin farkına varır. Bir kaçış planı olarak başlayan yolculuk, zaman ve insan, özgür irade ve barış arasındaki bir savaşa dönüşür. Bu, Jackson'ın vermek için doğduğu bir mücadeledir ve geri çekilmeyecektir. Hiçbir şey için. Hiç kimse için.


Benim Düşüncelerim

Anafor, serinin son kitabı olmakla beraber her şeyin açığa kavuştuğu kitaptı.Kafamda ki bir sürü soru işareti bu kitap ile son buldu.Kitaplar birbiriyle bağlantılı olduğu için art arda okunması gerektiğini düşünüyorum.Araya zaman girdiğinde unutma tehlikesi ile karşılaşabilirsiniz.Son kitap hakkında söyleyebileceğim aslında fazla da bir şeyler yok.Akıcı ve bir o kadar güzel bir seriydi benim için.Yazarın dili,anlatış şeklini gerçekten çok sevdim.Zaman yolculuğunu konu alan kitaplar genelde beyin yakıcı olurlar.Fakat Fırtına serisi ön yargıları yıkan türde bir kitap oldu benim için.Dikkatli okunduğunda gayet anlaşılır olduğunu fark ettim.Elbette kitapta sizi bunaltan taraflar olacaktır fakat seri bütününe baktığımız da ben okurken ''yeter artık bitsin'' moduna girdiğimi hatırlamıyorum.Eğer bu tarz kitapları seviyorsanız mutlaka okuyun diyebileceğim bir seri.















8 Eylül 2018 Cumartesi

►Fırtına Serisi 2.kitap(Girdap)◄

Eylül 08, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Girdap


Seri Adı:Fırtına Serisi



Yazar:Julie Cross


Sayfa Sayısı:400






Herkese uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba!Umarım hala beni hatırlayanlarınız vardır.Okul ve neredeyse 2-3 ay süren okuyamama sendromu yüzünden ana sayfanıza çıkmayalı çok uzun süre oldu.Yakın zaman önce Girdap kitabını bitirdim.Bugün de sizlerle yorumunu paylaşmak üzere buradayım *-*

*DİKKAT:BU KİTAP SERİNİN İKİNCİ KİTABIDIR!

Konusu:

-Günümüzde: Jackson ve Holly birbirini tanımıyor. 

-Gelecekte: Ajan Holly, Jackson'ın peşine düşecek.

-Geçmişte: Jackson zaman akışını değiştirmeyi öğrenmeli.

Dünya tehlikededir. Sevdiği kadını kaybeden Jackson ise kimi kurtaracağına karar vermek zorundadır. Jackson Meyer, zaman yolculuğu tehditleriyle uğraşan CIA birimi Fırtına'ya ajan olarak katılmış ve hayatının aşkını kaybetmenin acısına rağmen yetkin bir ajan olduğunu kanıtlamıştır. Ancak tarihin akışında değişiklik yaparak kurtardığı Holly'yle tesadüfen karşılaştığında, Jackson kaybettiklerini yeniden anımsar.

Göz Duvarı adlı rakip bir örgüt ortaya çıktığında, genç ajan ve dostları kendilerini saldırı altında bulacaklardır. Jackson ise dünyanın değiştiğini, birilerinin Holly'yle silinmiş ilişkisinden haberdar olduğunu ve ikisinin de hayatını tekrar tehlikeye attığını anlayacaktır...



Benim Yorumum:

Öncelikle ilk kitap hakkında düşüncelerimi merak edenler varsa bir önceki yorumda bulabilirler.

İşlerin artık karışmaya  başladığı ve daha çok karakterin katıldığı bir kitaptı.Olayların artık giriş kısmı değil gelişme kısmını anlattığı içinde dolu dolu geçti.Girdap kitabını bitirdiğinizde aklınızda ki bir çok soru işareti yok oluyor.Tabi ki bunların yerine yenisi ekleniyor.

Kitap gerçekten akıcı bir şekilde ilerliyordu.Yazarın dilini ve anlatış şeklini gerçekten çok sevdim.Batırmadan düzgün ve anlaşılır bir şekilde anlatımı yapmıştı.Bu yüzden dikkatli okuduğunuz da beyin fırtınası yaşayacağınız kısımlar çok az.İlk kitap gibi çerezlik olmayan,hareketli yepyeni isimlerle birlikte güzel bir kitaptı.Eğer bu tarz fantastikleri seviyorsanız göz atabilirsiniz.












22 Temmuz 2018 Pazar

►Fırtına Serisi 1.Kitap◄

Temmuz 22, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Fırtına



Yazar:Julie Cross



Yayınevi:Pegasus Yayınları










Bu sıcak yaz günlerinde buharlaşmamaya çalışırken okumak için uğraştığım Fırtına kitabı sonunda bitti.Konusu itibariyle benim oldukça ilgimi çeken bir seriydi.Bursa kitap fuarından indirimli pegasus kitapları kısmından almıştım.Bu sene fuarda Pegasus kitaplarının çoğu tahmin etmeyeceğim kadar indirimdeydi.Bende birazcık bu durumdan faydalandım.Şimdi bu serinin konusuna geçelim;

Konusu:

Günümüzde: Jackson ve Holly birbirine sırılsıklam âşık. 
Gelecekte: Holly, Jackson'ın kollarında can verecek.
Geçmişte: Jackson kaderi değiştirmeli.

Sene 2009. On dokuz yaşındaki Jackson Meyer üniversiteli sıradan bir gençtir… Zamanda yolculuk yapabilmesi dışında. Ama bu yolculuklar filmlerdeki gibi değildir. Zaman sıçrayışlarından sonra şimdiki zamanda hiçbir şey değişmez, uzay-zaman sürekliliği sorunları da olmaz. Sıçrayışlar eğlencelidir ve kimseye zarar vermemektedir. 

Ta ki yabancıların Jackson ve kız arkadaşı Holly'nin odasına daldığı ve Jackson'la mücadele ederlerken genç kızın ölümcül bir yara aldığı güne kadar. Panikleyen Jackson iki yıl geçmişe, 2007'ye sıçrar ancak bu seferki yolculuğu öncekilere benzemez. 2007'de mahsur kalmıştır ve geleceğe dönememektedir. Üstelik 2009'da Holly'yi vuran kişiler de Jackson'ı aramak üzere geçmişe giderler ve bu "Zamanın Düşmanları"nın güçlü, genç zaman yolcusunu kendi saflarına çekmek için yapmayacakları şey yoktur. Ya onu yanlarına çekecek… ya da öldüreceklerdir.

Jackson, Holly'yi, hatta tüm dünyayı kurtarmak için ne kadar ileri gitmeyi göze alacaktır?


Benim Yorumum:

Öncelikle kitabın konusu zaman yolculuğu.Bu demek oluyor ki ben gibi bu konularda beyin yanması yaşayan bir çok kişi olacaktır.Fakat kitabı gerçekten dikkatli okursanız gerçekten çok basit ve anlaşılır düzeyde.Bence güzel bir şekilde olayları birleştirmiş yazar.Bu sayede kafanızda pek fazla soru işareti kalmıyor okurken.Geçmişe ve günümüze ayrı bölümlerde yer vermiş ve her bölümde tarih ve saat yazıyor.Okuyacaklar çok sıkı takip etmeli ve zaman kavramı konusunda dikkatli olmalılar yoksa birazcık karışabilir.

Bu kitap henüz giriş kitabı olduğu için biraz daha aksiyonsuz ve daha çok olayı açıklama amacı içerisinde yazılmıştı.Acayip olaylı bir kitap beklemeyin ilk kitaplardan.Son 100-150 sayfası hareketli ve maceralıydı.Fakat oraya kadar durgundu.Erkek karakterin ağzından anlatılmasına rağmen çok başarılı bir anlatıma sahip.Gerçekten mantıklı ve uygun kararları verebilen olgun bir karakteri okuyorsunuz.Bu yüzden karakter bakımından sıkıntı yaşamıyorsunuz.Yani sinir bozucu bir durum yok.

Dediğim gibi kitap gayet güzeldi.Konusu,karakterleri ve yazarın üslubuyla harmanlanmış güzel bir hikaye başlangıcıydı.










12 Temmuz 2018 Perşembe

►Rimmel London Wake Me Up Kapatıcı◄

Temmuz 12, 2018 0 Comments





Rimmel London Wake Me Up Kapatıcı


Normal fiyat:29,90

İndirimli Fiyat:14,90





Uzun süredir kullandığım ve sizlerle paylaşmak istediğim bir kapatıcı.Yaklaşık 1 senedir tek kullandığım aynı zamanda ilk kapatıcım olmasıyla beraber artık vazgeçilmezim.Soft Bej,Klasik Bej ve Ivory olmak üzere Watsons sitestin de 3 tane seçeneği bulunmakta.Benimkisi Ivory rengi.Göz altımda çok fazla morluk yok.Bu yüzden kapatıcılığı hakkında kesin bir şey söylemem fakat yüzümde ki damarları hemen hemen görünmez hale getiriyor.

Oldukça doğal bir duruşu var.Benim tam rengim ne yazık ki yok araların da.Ivory rengi yüzümde sırıtmıyor ve sanki cildimin devamı gibi duruyor.Fakat bileğime sürdüğümde ise çok koyu duruyor.Sanırım bu benden kaynaklı bir sorun.Çizgilere dolmuyor ve ağırlık hissiyatı vermiyor.Kalıcılık konusunda da benim için yeterli.Zaten sürdüğüm de bir şekilde max 6-7 saat sonra siliyorum.O zamana kadar sürdüğüm gibi duruyor.Elimde ki bittiği için yeni sipariş verdim.Bir süre daha aynı kapatıcıyı kullanacağım.Henüz risk almaya cesaret edemedim :D 

Kalıcılık:4/5
Doğallık:4/5
Kapatıcılık:3/5
Çizgiye dolmama:4/5



















►Uzak Yıldızlar◄

Temmuz 12, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Uzak Yıldızlar


Yazar:Marissa Meyer


Seri ismi:Ay Günlükleri Serisi


Yayın:Artemis Yayınları


Her şeyden önce şunu demeliyim ki Artemis Yayınları kitaplığımın gözdesi.Kitaplığımın iki rafını da ele geçirdiler ve bundan pişman değilim!Ay Günlükleri de severek okuduğum bir seriydi.Uzun zaman önce bitirmeme rağmen bir türlü yan kitabı sayılan Uzak Yıldızlar'ı alamamıştım.Sebebi gerçekten yok...Eğer ben gibi bu kitabı hala almamış birisi varsa korkmayın,olayları unutsanız dahi okuyabilirsiniz.Sadece tek önerim Winter'dan sonra okuyun.Şimdi biraz konusundan bahsedelim merak edenler için:

Bu kitap, çoğu karakterin geçmişinden hikayeler kapsıyor.Cinder,Scarlet,Cress,Wolf gibi bir çok karakterin şimdi ki hallerine nasıl geldikleri ve nelerle karşılaştıklarını okuyoruz.Kitabın son kısımlarında da bütün karakterleri bir araya toplayan Winter'dan sonrasını bize azıcıkta olsa sunan bir bölüm var.Sanırım okurken en çok eğlendiğim bölümlerden birisiydi.Sadece Ay Günlükleri'nden hikayeler okumakla kalmıyorsunuz,Yazarın yeni kitabı olan Kalpsiz'in de tadımlık bir kaç bölümü var.Fakat ben henüz almayı düşünmediğim için okumadım.

Şahsen ben kitabı  beğendim.Uzun süredir bu seriden ayrı vakit geçirdiğim için bir miktar özlediğimi itiraf edebilirim sanırsam.Bu kitap sayesinde seriyle tekrardan bir araya geldim!Akıcı ve güzeldi.Sadece bir bölümü tamamiyle anlamadım.Mak6.0 olarak geçen bir android kısmı vardı.Önceden seride olan bir android miydi hatırlayamadım ve o bölümde biraz sıkıldım.Onun yerine karakterleri içeren başka bir bölüm yazabilirmiş.Onun dışın da dediğim gibi kitap güzel ilerledi çok olaylı bir kitap ne yazık ki değildi.Sadece aydınlanma yaşayacağınız türdendi.

Umarım siz de bu kitabı benim gibi severek okursunuz♥
















1 Temmuz 2018 Pazar

►Make Up Revolution 32'li Far Paleti Beyond Flawless◄

Temmuz 01, 2018 0 Comments

























Öncelikle herkese yepyeni bir konu başlığıyla merhaba!Uzun süredir bloğum da sadece kitap,dizi,film üçlüsüne yer veriyorum.Yeni aldığım karar ile birlikte artık Makyaj ve Cilt bakım üzerine de yazı yazmaya karar verdim.Yeni ürün hemen hemen hiç almıyorum.Fakat önceden aldığım bir şeyler hakkında sizlerle de düşüncelerimi paylaşmak istedim.


Gelelim makyaj kısmının ilk yazısına.Makeup Revolution markasına ait Beyond Flawless isimli bu palette tam olarak 32 tane renk mevcut.Ben Watsons indiriminden 29,90 TL 'ye aldım.Gerçekten piyasada ki çoğu fark paletine göre çok uygun fiyatlı.İndirimsiz olarak 60 TL civarında sanırsam.

Watsons'tan internet üzerinden satın aldım.Ambalajlı ve sağlam bir şekilde geldi.Ürünün artılarından bahsetmem gerekirse 32 tane renk çeşidiniz var ki bu çok cezbedici.Ayrıca indirimli fiyatı çok uygun.Ürünün içinde kocaman bir aynası var.Mat  ve simli olmak üzere iki çeşit palet var.Benimki hafif parıltılı olan palet.Kötü ürünün renkleri birbirine benziyor fakat bu benim için çok sıkıntı değil çünkü bu tonlar en çok kullandığım tonlar.Pigmentasyonlarına gelirsek beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.Fırça ile kesinlikle verimlilik alamadım.Daha çok parmak yardımıyla uyguluyorum.Fakat ıslak bir fırça ile denemedim.Belki öyle daha çok renk verebilir.Kalıcılık konusunda da muhteşem bir ürün değil ne yazık ki en fazla 4-5 saat duruyor bende.Sitede görüldüğü üzere büyük bir palet değil.Küçük ve gramaj olarak az ürün içeriyor.İçerisinde Highlight olarak kullandığım parıltılı bir renk var.Şahsen en sevdiğim özelliği bu oldu sanırsam.Beklentiye çok  kapılmaksızın, bu bana yeter diyenlerdenseniz alabileceğiniz bir palet.








24 Haziran 2018 Pazar

►Yakıcı Sır◄

Haziran 24, 2018 2 Comments


Kitap Adı:Yakıcı Sır



Yazar:Stefan Zweig



Sayfa Sayısı:96









“Daha dün çevresinde kardeşçe fısıldayan ağaçlar şimdi bir anda tehlikeli bir karanlık gibi etrafını sarmıştı.”

Bir Zweig kitabından daha merhabalar!Nasılsınız?Sizler neler okuyorsunuz?Bugün yorumlayacağım kitap Yakıcı Sır.Öyle incecik olduğuna bakmayın pek dolu dolu bir kitaptı şahsen.Kısa kısa bölümlere ayrılmış bir hikayeyi okuyoruz kitapta.Bu yüzden midir bilmiyorum hemen bitti kitap.Biraz konusundan bahsedelim ↓

Arka kapak:
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir… 

Benim Yorumum.
Edgar,12 yaşlarında bir çocuktur ve annesiyle tatil için bir otele gelirler.Tatil için geldikleri otelde Baron ismin de bir adamla yolları kesişir.Baron kadını daha ilk andan gözüne kestirmiştir fakat ona ulaşmanın en kısa yolu  kadının oğlu Edgar'dır.Adam çocukla bir süre arkadaşlık yapar.İlk defa kendisiyle konuşmaya hevesli bir yetişkinin karşısında Edgar,ailesi ve annesi hakkında her şeyi söyleyecek duruma gelir.Bir süre sonra Edgar, en yakın arkadaşı olarak gördüğü Baron'da değişik tepkiler almaya başlar.Artık onunla eskisi kadar çok konuşmuyor,hatta onu dinlemiyordur bile.Annesi ve Baron o yokmuş gibi gezip dolaşmaya,konuşmaya başlamışlardır.

Edgar kitap boyunca annesi ve arkadaşının tavırlarında ki değişimi anlamaya çalışır.Aslında anlamaya çalıştığı annesi ve arkadaşı değildir.Yetişkinlerin yaptığı hareketleri çözmeye çalışmaktadır.Kendi içinde büyüyen Edgar'ın düşüncelerine tanık oluyoruz kitap boyunca.Bir çocuğun olayları kavramaya çalışmasını ve bu uğurda yaptıklarını okuyoruz.
Ben kitabı şahsen çok beğendim.Eğlenceli ve anlamlı bir kitap oldu benim için.Hem çok akıcı hem de çok dolu dolu bir kitaptı.

































19 Haziran 2018 Salı

►Gölgelerin Lordu◄

Haziran 19, 2018 0 Comments


Kitap Adı: Gölgelerin Lordu



Yazar:Cassandra Clare



Yayıncılık:Artemis Yayınları








Karanlık Sanatlar serisinin ikinci kitabı olan Gölgelerin Lordu sonunda kitaplığım da!Doğum günümde hediye olarak çok sevdiğim bir arkadaşım tarafından alındı♥ Serinin devamını aşırı merakla bekliyordum.Sanırım üçüncü kitabı da yolda♥Henüz okumayanlar, güncele geç kalmış sayılmaz *-*

Arka Kapak:
“Ruhunuz için ruh eşinizi feda eder miydiniz?”
Bir Gölge Avcısı’nın yaşamının sınırları, görevle belirlenmiş, onurla kısıtlanmıştır. Bir Gölge Avcısı’nın sözü, ciddi bir vaattir ve hiçbir yemin, parabatai’leri birbirine bağlayan yeminden daha kutsal değildir. Birlikte savaşmaya, birlikte ölmeye ama birbirlerine asla âşık olmamaya yemin etmişlerdir.
Emma Carstairs, parabatai’si Julian Blackthorn’la aralarındaki aşkın yalnızca yasaklanmadığını, ikisini de yok edebileceğini öğrenmişti. Julian’dan kaçabileceğini biliyordu. Ama Blackthorn’lar dört bir yandan düşmanlarla kuşatılmışken onu nasıl yalnız bırakabilirdi ki?
Tek umutları, korkunç bir büyü gücünü barındıran Ölülerin Kara Kitabı’ydı. Herkes o kitabı istiyordu. Bulabilecek olansa yalnızca Blackthorn’lardı. Bu yolda kanlı tehlikeler onları bekliyordu ve hiçbir söze güven olmazdı. Ancak birileri Julian’ın sırlarını ortaya çıkarıp Los Angeles Enstitüsü’nün yönetimini ele geçirmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktı.
Aşağı Dünyalılar, Meclis’le karşı karşıya geldiğinde ise Gölgelerin Lordu onlar için yeni bir tehdit oluşturacaktı. Unseelie Kralı, en iyi savaşçılarını, Blackthorn kanı taşıyan herkesi avlamaya ve Kara Kitap’ı bulmaya göndermişti. 
Tehlike giderek yaklaşırken Julian, kimsenin tahmin edemeyeceği bir düşmanın iş birliğine bağlı olan riskli bir plan yaptı. Ama başarı, ancak bir bedel karşılığında onun olabilirdi. Ve ne Julian ne de Emma olabilecekleri hayal edebilirdi. Sevdikleri herkesi ve her şeyi etkileyecek, kanlı bir mücadele onları bekliyordu... 
Benim Yorumum:

Cassandra kesinlikle benim favori yazarım.Her kitabını açmamla bitirmem bir oluyor.Kalemi,konuyu anlatış biçimi ve en önemlisi kitapların sürükleyici olması! Sanırım bu kadın ne yazsa okurum.İlk kitabına başlayınca ''çok fazla karakter var'' diyerek yakınmıştım. Blackthorn'lar gerçekten kalabalık bir aile ve inanın bana hala ailenin küçük çocuklarını karıştırıyorum.Daha çok Julian,Mark,Emma odaklı okudum kitapları.Fakat bu kitapta artık biraz daha tanımaya başladım.İki kitabın arasına zamanda girince birazcık unutmuşum :D

İlk kitabın sonunda dost olarak gördükleri Malcolm Fade'in aslında bambaşka bir sebepten dolayı aralarında bulunduğunu öğrenmişlerdi.Aşık olduğu kadın Annabel Blackthorn'u dirilmek için gereken malzemelerden birisinin Blackthorn kanı olduğunu ve bu yüzden ailenin içine karıştığını ve aynı zamanda senelerdir Los Angeles Enstitüsü'nü Julian'ın tek başına yönettiğini öğrendik.Son olarak kitaba yeni bir karakter olarak Kit Herondale eklenmişti.Gölgelerin Lordu kitabında da hikaye kaldığı yerden devam ediyor.Hatta eski kitaplarda ki karakterlerden bir kaçı ile de karşılıyoruz.

Emma ve Julian'la ilgili sürekli bir bekleyiş içerisindeydim kitap boyunca.Konu Cassandra ve ilişkiler olunca karakterleri süründürmeden birleştirmiyor biliyorsunuz ki.Emma kitap boyunca her şeyin içine etti.Mark ile oynadığı oyun aşırı saçmaydı.Okurken sinir krizi geçirebilirsiniz aman dikkat!

Anlam veremediğim aşk üçgenlerinden olan Mark,Kieran ve Christina.Dünyanın en sıkıcı aşk üçgeni olabilir.Kimin kime karşı ne hissettiği beli değil.Shiplemek için elinizde hiçbir malzeme yok ve tamamıyla üç tane çıkmaz sokak...

Yeni eklenen bir çok karakter var.Beyin yanması bir süre sonra kaçınılmaz malesef.Zara,Kit,Gwyn,Jamie...Hepsini yorumlamak sanırsam bir ömür sürer.Zara hikayeye eklenen dünyanın en sinir bozucu kitap karakterlerinden birisi olabilir.Kit ise başlarda ısınamamıştım hala da çok sevdiğim söylenemez ama belki faydası dokunabilecek bir karakter olabilir ilerde.Gwyn ile Diana arasında ki ilişkiyi hiç beklemiyordum.Fakat bundan şikayetçi değilim çünkü bu sayede Diana'nın hikayesini öğrenmiş olduk.

Kitabı genel olarak çok beğendim.Zaten Cassie'nin kitaplarını ne zaman beğenmedim ki?Akıcı sürükleyici ve kalemi,kurgusu güçlü bir kitap.Elimde olsa her zaman her gün sıkılmadan bu kurgunun kitaplarını okuyabilirim.Sanırım üçüncü kitabı yolda.Büyük bir sabırsızlıkla onu bekliyorum.

Siz neler okuyorsunuz?

























14 Haziran 2018 Perşembe

►Satranç Kitap Yorumu◄

Haziran 14, 2018 1 Comments


Kitap Adı:Satranç



Yazar:Stefan Zweig















Bize hiçbir şey yapmadılar. Bizi tamamen hakim olan bir hiçliğe bıraktılar, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey bir insana hiçlik kadar baskı yapamaz. 

Uzun süreden beri okumayı merakla beklediğim Satranç kitabını bitirmiş bulunmaktayım.Zweig kitapları benim aslında klasik ile ufaktan bir tanışmamı sağladı.Roman sever bir insansanız bile size kendini rahatlıkla okutacak bir dili var yazarımızın.Bu yüzden de Stefan Zweig okumak benim vazgeçilmezim.

Kitabın birazcık konusundan bahsedelim öyleyse;
İsminden de tahmin edilebileceğine göre Satranç ile ilgilenen ve bu işe yıllarını vermiş iki karakteri okuyoruz.Bir tarafta bugüne kadar satranç dışında hiçbir şey öğrenmemiş,cahil ve etrafında ki olaylara tepkisiz bir satranç ustası olan Mirko Czentovic .Diğer tarafta ise hayatının belli bir dönemine kadar satrançla ilgilenmemiş,tesadüf eseri satrançla tanışıp delirme reddesine gelmiş Dr. B. var.
İki karakterin karşılaşması bir yolcu gemisinde gerçekleşiyor.Birbirlerine karşı oynayan satranç ustalarını okumanın izlemekten bir farkı olmuyor.

Benim düşüncelerim
Zweig'ın bu kitabında da yine çok çarpıcı cümleler,alıntılar vardı.Kitabın vermek istediği mesaj herkese göre değişebilir.Şahsen ben satrancın herhangi bir oyun olmakla kalmadığını ve aslında bir düşünce biçimi olduğunu bu kitapla fark etmiş oldum.Kitabı kapadığınız da sanki heyecanlı bir müsabakayı izlemiş gibi hissediyorsunuz.Bittiğinde hala üzerinizde kitabın etkileri kalıyor.Kitabın üslubu akıcı ve güzeldi.Sıkılmadan sayfaları çevireceğiniz ve sizi daha ilk başlarında sarıp sarmalayacak bir kitap.Zweig kitaplarında önemli olan hızlıca okuyup bitirebilmek değil anlayarak ve sindirerek okumaktır.Çünkü hayatınıza ve asıl düşüncelerinize pek çok şey katabilecek kitaplardır.

Zweig Birinci Dünya Savaşını görmüş ve o dönemde çok sıkıntılar çekmiş biriymiş.Ülkenin o zamanlarda ki durumu,sürgün edilmesi ve kaçak bir hayat yaşaması onu intihar düşüncesine kadar sürüklemiş.1933'de Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Stefan Zweig kitapları da yer alıyormuş.Bu sebeplerden ötürü yaşadığı yeri terk etmesi gerekmiş.Satranç kitabını yazdıktan sonra eşi Lottie ile intihar etmiş.Zweig'ın hikayesi hüzünlü bir şekilde bitmiş.Bize bir çok güzel eser kazandırmış ve ben bugün o eserleri okumaktan sonra derece mutluyum.Henüz okumayanlar varsa Satranç veya Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitapları ile başlayabilirler.♥

Bu arada siz neler okuyorsunuz?























19 Mayıs 2018 Cumartesi

►Westworld Dizisi◄

Mayıs 19, 2018 0 Comments


•Westworld Dizisi

Yeni başladığım ve henüz ilk sezonun dokuzuncu bölümünde olduğum bir dizi.Aynı zamanda ekice kurgulanmış olan gelecek yönelimli bir dizi.Bilmeyenler,duyupta araştırmamış olanlar için kısacık bir konusunu özet geçmek lazım.

Westworl Robert Ford'un yarattığı sanal bir eğlence parkı.Simülasyon oyunlarının gerçeğe uyarlanmış hali olan bu parka belirli bir ücret karşılığında ziyaretçiler(oyuncular) gelir.Bedenleri farklı bir yerde olan ziyaretçiler bu oyuna bilinçleriyle giriş yapıyor.Hikayede ki ev sahiplerinin(oyunun içinde bulunan karakterler) hepsi aslında robotlardan oluşuyor.Konuşmalarından mimiklerine kadar programlanmış olan robotlar gelen ziyaretçilere bir çok hikaye,macera ve eğlence sunuyor.Fakat bazı sebeplerden ötürü işler yolunda gitmiyor ve robotlar bir anlamda bilinçleniyor.Eski hikayelerdeki teknisyenler tarafından silinmiş rollerini hatırlamaya ve içinde bulundukları dünyanın o kadar da gerçek olmadığını kavramaya başlıyorlar

HBO'nun adının geçmesi bile bu diziye başlamak için başlı başına bir sebep.Çünkü gerçekten çok kaliteli diziler içeren kanal grubu.Seçilen oyuncular mükemmel ötesi.Oynayışlarından mimiklerinden ve ruh halinin değişimini yansıtış biçimlerinden etkilenmemek elde değil.Bölümler uzun ve dizinin görüntüsü çok kaliteli.İlk başta bir kovboy filmi izliyormuş hissi veren fakat gittikçe bilimkurguyu size doruk noktasında yaşatacak olan bir dizi.İlk bölümlerinde ''Neler oluyor?'' sorusuyla geçebilir.Genelde çoğu dizi 3-4 bölümden sonra sarar.Westworl de tam olarak öyle bir dizi.İzleyip,düşünmeniz gerekiyor.Ama ilerledikçe iyi ki devam etmişim diyeceğiniz türden.Yeni dizi arayanlar buyrun Westworl'e *-*




2 Mayıs 2018 Çarşamba

►Yansıma | Deniz Uysal◄

Mayıs 02, 2018 0 Comments

Kitap Adı:Yansıma


Yazar:Deniz Uysal


Yayıncılık: Agapi Yayınları


Sayfa Sayısı:326







Agapi Yayınları'ndan çıkan Yansıma isimli kitabı henüz yeni bitirdim.Çok fazla agapi yayınları okumuyorum haliyle çıkan kitaplarından da pek haberdar değilim.Fizik öğretmenim sayesinde okuduğum bir kitap oldu.Kitabın türüne sanırsam Bilim-kurgu diyebiliriz.Bu yüzden büyük bir merakla başladım kitaba.Şimdi merak edenler için konusuna geçelim ↓

Konusu:

Gizemli bir uygarlığın peşinde sonsuz gençliği bulduğunu düşünen bir antikacı, Kendini toplumdan soyutlamış esrarengiz bir arkeolog, Aniden ve açıklanamayan bir şekilde ortadan kaybolan annesini arayan bir antropolog, Tüm olumsuzluklara rağmen yeniden filizlenen eski bir aşk, ve Usulca yüzünü gösteren doğaüstü olaylar, kayıp bir medeniyet, ürkütücü mitolojik varlıklar, uzun süre saklanan sırlar, cevapları içinde barındıran bir ziggurat...

Benim Yorumum:

Bu tür kitaplar yazan Türk yazarlara hayran olduğu mu söylemiş miydim?Biliyorsunuz ki Türkiye'de pek fazla bilim-kurgu,fantastik yazımına yönelim yok.Böyle kitapları görmek ve okumak beni mutlu ediyor doğrusu.Bir Türk yazarın aynı zamanda bir Tarih öğretmeni'nin yazdığı  Yansıma kitabı konusu itibariyle gerçekten çok güzel bir kitap.Aynalar aracılığı ile geçiş yapılan, diğer boyutlarda yaşayan farklı türlere dair yazılan bu hikaye sizi daha ilk sayfasında kendisine çekiyor.Kitap oldukça akıcı ilerledi benim için.Tabi ki ilk başlarda yeni bir yazarın diline alışmak  biraz zor oluyor.Fakat Deniz Uysal'ın yazdığı Yansıma kitabı gayet akıcı ve anlaşılır başladı.Hikayenin ilerleyişi merak uyandırıcıydı.Sanırsam tek sorun olarak şunu söyleyebilirim çok fazla karakter vardı.Bu bir kısıma kadar sıkıntı değildi fakat sonrasında karıştırmaya başladım çünkü isimler çok değişikti ve boyutlarda çok fazla olduğu için birazcık anlama sıkıntısı yaşadım.Fakat kitabın sonunda bir sayfayı tamamen karakter tanıtımına ayırmış yazar.Tabi ben bunu kitabı bitirdikten sonra fark ettim.Eğer okumak isteyen varsa tavsiye edebileceğim bir kitap.Ama okumadan önce karakterlere bir göz atsanız daha iyi olur.










27 Nisan 2018 Cuma

►Spiritus Ruhlar Dünyası|Aynur Başkan◄

Nisan 27, 2018 0 Comments


Kitabın Adı:Spiritus Ruhlar Dünyası


Yazar:Aynur Başkan


Yayınevi:Arunas Yayıncılık



Sayfa Sayısı:384





Spiritus Ruhlar Dünyası Bitti!Bir seriye daha böylece veda etmiş oldum.Eğer hala ilk kitabın yorumunu okumadıysanız ilk olarak o yorumu okuyun.Çünkü genel konusunu orda tamamiyle özetlemiş bulunmaktayım.Bu kitap serinin final kitabıydı.Bu yüzden spoiler olmaması için tam olarak konudan bahsedemeyeceğim.Hikayemiz kaldığı yerden devam ediyor.Selim ve Neval öğrendikleri bilgiler sayesinde yepyeni kişilerle tanışıyor ve diğer dünya ile ilgili pek çok şey öğreniyorlar.Kurtuluşun olduğuna inanan Selim ise daha fazla melez ve kaçak bularak onları da bu kurtuluş yolcuğuna dahil etmeye başlıyor.

İlk kitap  hikayenin başıydı.Haliyle daha olaysız ve az karakterliydi.Fakat bu kitapta yeni karakterler ile tanışıyoruz ki bu çok heyecanlıydı!Selim ve Neval'in artık yalnız olmamaları kitap boyunca beni mutlu etti diyebilirim.Kitabın sonlarına doğru Fantastik/Aşk ikilisi yoğunluktaydı ki bu benim ilk kitaptan beri beklediğim kısımlardı.Bir fantastik sever olarak Fantastiğin olmazsa olmazı bir kırıntıda olsa içinde barındırdığı aşktır benim için.Kitabın ilk sayfasından itibaren sonunu kafamda kurgulamaya çalıştım.Evet tahmin edebildiğim bir sonla bitti.Fakat bundan gayet memnunum.Seri boyunca sevmediğim tek şey sanırım karaterlerin ruh hallerinde ki değişimdi.Kitabın başlarında sessiz sakin olan Selim'in ilk kitabın sonundan final kısmına kadar aşırı derece atarlı halleri beni biraz çıldırtma aşamasına getirdi.Belki Selim'in içinde ki diğer taraftı böyle asabi davranan.Asarım keserim havaları vesaire bir süre sonra azcık baysa da kitabın kurgusunu,işleyişini,akıcılığını asla etkilemedi benim için.Serinin bitmiş olması beni üzse de sanırım Yazarımızın İhtiyar'la ilgili bir kitabı çıkacakmış! Onuda merakla bekliyorum çünkü gerçekten soru işaretleri kaldı hala aklımda.*-* 















19 Nisan 2018 Perşembe

►Spiritus | Aynur Başkan◄

Nisan 19, 2018 0 Comments



Kitap Adı:Spiritus


Yazar:Aynur Başkan


Yayınevi :Portakal


Sayfa Sayısı:224





Spiritus Ateşten Hançer Bitti! Türk yazarlarında iyi bir şekilde fantastik yazabileceklerinin kanıtı olan kitap...Biliyorsunuz ki genellikle yabancı/fantastik okuyorum.İlk defa bir Türk yazarın kaleminden çıkmış olan fantastik türde kitabı okumuş bulunmaktayım.Kitap elime ulaştığında aşırı heyecanlıydım çünkü konusu yüzünden bayağı bir ilgilimi çekmişti.Elime ulaşır ulaşmaz tam olarak bir gün geçmeden bitirdim.Zaten kısacık bir kitap.Tek oturuşta okunabilecek türden. Serinin ikinci kitabına sahip olduğum için çok şanslıyım.Çünkü hemen devam etme ihtiyacı hissediyorsunuz. :)Şimdi konusundan biraz bahsedelim↓


Konusu:
Yaşıtlarının göremediği ruhları,onun değimiyle ''oyun canavarları'' görebilen Selim için çocukken bu bir eğlencedir.Başına gelen acı bir olay vesilesiyle onların bir oyundan ibaret olmadıklarını fark eder.Bu olaydan sonra onların dünyasına yada boyutuna geçiş yaparak, onları öldürmeye başlar.Kendi dünyasında gece sokaklarda onların peşinden koşar,insanları onlar tarafından öldürülmeden önce kurtarmaya çalışır.Selim'in gördüğü ruhların ismi Spiritus'tur.Farklı bir boyutta yaşayan bu ruhlar Dünya'ya geçiş yaparak insanları öldürmektedirler.Selim'in tek problemi vardır.Dünya'daki ruhları öldüremiyordur.Günler böyle geçerken bir gün odasında bir hançer bulur.Bu hançeri kimin gönderdiği belli değildir.Selim bu hançer sayesinde Spiritusları öldürebilmektedir.Aklında birçok soru işareti vardır.Bu ruhların insanlardan istedikleri ne? Bunları görebilen sadece ben miyim?

Benim Yorumum:
Fantastik türde olan bu kitabı ilk açtığımızda 2014 yılında yaşanan bir kovalamacayı okuyoruz.Ardından 2004 yılında Selim'in çocukluğunda yaşadığı küçük bir anısıyla devam ediyor.Oyun arkadaşı olarak gördüğü canavarların aslında insanları öldüren korkunç yaratıklar olduğunu fark eden Selim henüz 12 yaşındadır.Hayatının dönüm noktası işte o gün başlar.Kendini her şeyden soyutlayan Selim okulu bırakarak bir işe başlar.Gündüzleri işteyken geceleri ise sokaklara çıkıp bu yaratıkları avlamaktadır.

Selim karakterinden bahsetmek istiyorum önce.Biliyorsunuz ki kendini ana karakterimiz.Kitap boyunca onu okurken tüm duygularınız gün yüzüne çıkıyor.Cesareti,öfkesi,intikam arzusu ve korkusuzluğu ile Selim karakteri sizi bir şekilde etkiliyor.
Kitaba sonradan eklenen  Mühendis ve Neval karakterlerini de ayrı bir sevdim doğrusu.Özellikle Mühendis! O olmasa kitap sanırım birazcık eksik olurdu.Sanırım Mühendis karakterini Selim'den bile daha çok sevdim.

Kitabın akıcılığı,olayın işleyişi ve yazarın yalın dili ile bu kitap size kısacık bir hikaye gibi gelecek eminim ki!Olayları çok fazla uzatmadan bağlayan bir kurguya sahip.Bu yüzden sizi yoracak ağır bir fantastik havasından ziyade günlük bir hikaye gibi geliyor.Reading slump dönemlerinde de rahatlıkla okuyabilirsiniz.Fantastik sevelerin kesinlikle alıp okuması gereken bir kitap♥ 



















18 Nisan 2018 Çarşamba

►Pi | Azra Kohen◄

Nisan 18, 2018 0 Comments

Kitap Adı: Pi


Yazar:Azra Kohen


Yayıncılık: Destek Yayınları


Sayfa Sayısı:704








Fi ile başlayan yolcuğu son kitap olan Pi ile sonlandırıyoruz.Bu kitapta artık karakterlerin son hamlelerini,belki de son çırpınışlarını okuyoruz.Diğer kitaplara nazaran daha kalın olması gözünüzü korkutmasın çünkü  son kitap olduğu için artık finalini okuma arzusuyla bir çırpıda bitecek türden.Gel gelelim konusuna ve benim düşüncelerime ↓ Spoiler olabilir.

Konusu:
Pi kitabı Özgenin mecliste kanıyla mühürlediği konuşmasıyla başlıyor.Büyük bir yankı yaratan bu olay kısa sürede birçok kişiye yayılıyor.

Can Manay'ın ise içine kapanmış,Duru olmadan yaşadığı günleri okuyoruz.Duru'nun gidişinin ardından eve kapanan Can,dışarsı ile ilişkini tamamiyle keser.Bu süreçte Eti Bilge'ye bazı talimatlar vermektedir.Bilge her gün Can'ın evine gider, kırılanları toplar,evi havalandırır yemeğini koyar ve kapıyı usulca çekip çıkar.Bilge Can ile ilgilenirken, Can'ın şoförü Ali ile arasında bir dostluk kurulur.

Benim Yorumum:

İnsan nasıl özgür olabilirdi, insanlık köleyken?

Daha öncesinde yorumladığım Fi ve Çi'nin yorumlarını okuduysanız orda kitap hakkında yakındığım her şey devam ediyor.Fakat Çi'ye göre daha iyi bir kitaptı diyebilirim.Daha akıcı ve artık size sonu(?) sunan.

Fi-çi-pi kitapları siyaseti,sanatı,psikolojiyi,felsefeyi ve aşkı barındıran bir seri.Sadece bir aşk romanı okumuyorsunuz bu seriyi okurken.Sanırım bu yüzden beni yordu ve sıktı.Evet, farkındalık yaratacak pek fazla konuşma vardı içerisinde,ama kitaba başlarken böyle bir beklentiyle başlamadığım için biraz sorun yaşadım.İlk 400 sayfa hiç ilerlemediğini hissettim kitabın.Ama bu çok da canımı sıkmadı sonuçta son kitaptı.Son 300 sayfasını okurken elimden bırakamadım.Bu seriyi almak isteyenleri baştan uyarmak lazım.Ne bekliyorsunuz?Eğer saplantılı bir aşk romanı için alıyorsanız kitap tamamiyle öyle değil...Bu yüzden pek çok kısımda sizi hayal kırıklığına uğratabilir.

Pek çok karakter üstünkörü geçilerek sadece Can Manay'ın irdelendiği bir romandı.Ne Deniz'in ve Ada'nın müziğe olan aşkı ne de Duru'nun Dansa ve sahneye olan aşkı güzel yansıtılmıştı.En çok canımı sıkan kısımda buydu işte.Hiçbir şey hissettirmemesi...Final kısmı ise Bu muydu? dedirten bir kısımdı.Kitap boyunca Can'la ilgilisi nadiren olmuş Özge'nin intikam alması?Asla bahsedilmeyen diğer karakterler?




















15 Nisan 2018 Pazar

►Çİ | Azra Kohen◄

Nisan 15, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Çi


Yazar:Azra Kohen


Yayıncılık:Destek Yayınları


Sayfa Sayısı:318







Fuardan aldıklarım arasında olan Çi kitabını iki hafta kadar önce bitirdim.Gel gelelim ki sınavlarımdan dolayı ne fotoğrafını çekebildim ne de yorumunu yazabildim.Dizisini severek izlemiştim ve bu yüzden de kitaplarını almıştım.Beni seri olarak biraz hayal kırıklığına uğrattığını söylemeden geçemem.Bunların sebeplerinden aşşağı da bahsedeceğim.Şimdi konusuna geçelim↓Spoiler olabilir.


Konusu:
Fi'nin son bölümlerinde Can Manay artık istediğine ulaşmıştı.Duru ile istediği bağı kurmuştu.Çi kitabında ise hikaye kaldığı yerden devam ediyor.Duru ve Can birlikte yaşamaya başlıyorlar.Can istediği kadını elde etmiş bile olsa hala saplantılı bir şekilde Duru'ya aşıktır.Onu kıskanmakta,diğerlerinin ona bakışlarına katlanamamaktadır.Duru'nun dans etmesini istemediği için önüne engeller koymaya başlar.Kendini kısıtlanmış hisseden Duru ve Can Manay aşkının arasında soğuk rüzgarlar esmeye başladığı sırada Deniz ise bir köye yerleşmiştir.Eski sevgilisi Duru'dan ve Can Manay'dan çok uzaklara...

Çıkardığı ''Darbe'' isminde dergisi ile ilgili yoğun uğraşlar veren Özge var bir yanda.Sadık ile ilişkisini güçlendiren Özge'nin önüne büyük bir teklif sunulur.

Benim Yorumum:
Fi-Çi-Pi üçlemesi beni hayal kırıklığına uğratan nadir kitap serilerinden.Çok emin olarak,büyük bir beklentiyle aldığım seridir.Diziyi izledikten sonra etkilenmemek elde değildi.Haliyle dizi bitince direk kitaplarına yönelmiştim.Peki ben bu seriyi neden sevmedim?

Öncelikle ben bu kitabı hikayesi için aldım.Evet kitabın diziden bayağı farklı olduğunu duymuştum ama bu kadar olacağını zannetmemiştim.Öncelikle ilk kitapta birbiriyle bağlantılı olan karakterler diğer kitaplarda tamamen bağımsız hareket ediyorlar.Örneğin dizide Sadık Murat Kolhan,Can Manay arasında bir sır perdesi hakimdi.Geçmişleri hakkında ise çok güzel aydınlatmışlardı bizi.Fakat kitap serilerinde birbiriyle pek alakası olmayan iki karakter halindeler.Hal böyle olunca kitapta pek merak unsuru yaratacak bir durum kalmıyor.Mesela Özge,muhteşem bir kadın karakter...Tek başına bir kitaba konu olacak cinsten birisi.Özge Can sayesinde tanığımız bir karakterdi.Yani röportaj sırasında ilk defa belirmişti.Dizi de ve kitaplarda Özge karakteri amaç yönünden  tamamiyle apayrı karakterler.Dizide Can Manay gibi adamları adalete teslim etme arzusu duyarken kitapta tamamiyle magazinsel yönden vardı.Haliyle pek fazla karakterlerin kesiştiği anlar yoktu.Herkes bağımsızdı.

Sonrasında en çok rahatsız olduğum şey,kitabın ana hikayesi Can'ın saplantılı ilişkileri ve cinsel hayatı.Bu yüzden de çok sevemedim.Cinsellik problem değildi bir yere kadar ama kitapları bitirdikçe geriye dönüp baktığınızda ben Can Manay ile ilgili ne okudum ne öğrendim? tarzı bir soru oluşuyor kafanızda.Kitapta ki karakterlerin geçmişlerine bile doğru düzgün değinilmediğini düşünüyorum.Örneğin Duru karakterini ele alalım.Duru ve  annesi arasında ki yaşananları diziyi izleyenler bilir.Kitapta böyle bir olay yok mesela.Aynı olmak zorunda değil tabi ki ama akılda bir çok soru işareti bırakmamalı da aynı zamanda.Deniz'in müziğe olan aşkını,Duru'nun sahneye olan aşkını hiçbir şekilde hissettiremedi bana kitap.Oysa dizi öylemi? Çinin finalini izleyenler bilir Duru'nun o son bölümde yaptığı muhteşem dansı!Ama kitaplarda Duru ve sahne hakkında çok az kısımlar var.Ne sahnede dans ederken ne çalışırken hiç bir şey. Tamamiyle Can odaklı kitaplar.Bu yüzden sevemedim.Umarım benim gibi düşünen birileri vardır.






















30 Mart 2018 Cuma

►Fi | Azra Kohen◄

Mart 30, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Fi


Yazar:Azra Kohen


Sayfa Sayısı:600


Yayıncılık:Destek Yayınları






Sınav haftamda meydan bulup okuyamadığım kitap olan Fi'nin yorumunu sonunda yazıyorum.Şuan da son kitabını okuyorum.Fakat maşallah ilk kitapla son kitabı pek bir kalın!Bu yüzden okumam biraz zaman alıyor fakat Pi'nin yarısına geldim.Bu yüzden bitmesine çok az kaldı serinin.Öncelik bu ilk kitabın yorumu olduğu için spoiler yok :) Rahatlıkla okuyabilirsiniz.Genel bir yorum yazıyor olacağım ilk kitap hakkında *-* Şimdi nedir bu Fi?Nerden çıktı birden bire?Biranda Fi-çi-pi herkesin diline dolaştı ve oldukça popüler hale geldi.Merak edenler için ilk olarak Fi'nin anlamı nedir ondan bahsedelim.Fi altın oran olarak geçmektedir.Uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir orandır.Şimdi kitabımızın konusuna değinelim↓


Kitabın ana karakteri Can Manay.Ülkede oldukça tanınmış zengin bir psikolog.Bu kadar çok tanınmasının sebebi aslında televizyon programı.Bu sayede birçok insanla etkileşim halinde.Peki nasıl bir adam?Takıntılı ve acımasız olmasının yanı sıra istediğini elde etmek için her şeyi yapabilecek birisi.Can Manay o günlerde yeni bir ev aramaktadır.Emlakçıdan bulduğu evi gezerken yan evden müzik sesi işitir.İki evi ayıran duvarın ardından baktığında yan evin bahçesinde dans eden bir kadını görür.Can Manay için hayat işte o zaman durmuştur.O kadına ulaştığında tekrardan doğacaktır.O an nutku tutulan Can Manay Duru'ya karşı saplantılı bir tutku içerisinde kalır.Fakat önünde bir engel vardır ve o engelde Duru'nun müzisyen sevgilisi Deniz'dir.Duru ve Deniz'in aralarına sızmak için elinden geleni yapacaktır.

Bir diğer karakterimiz ise Özge.Kitap serisinde ki en güçlü kadın karakterler arasında kendisi.Kitapta oldukça yer verilen bir karakter.Kendisi bir adalet savaşçısı,hak arayıcı ve düzgün işlemeyen adalet sistemine karşı öfkeli birisi.Can Manay ile yaptığı  röportaj sonucunda hayatı değişmiştir.Darbe isminde bir magazin dergisi çıkarır.Özge'nin yaşamına,düşüncelerine pek çok yerde değinmiş kitap.Şahsen çok sevdiğim karakterler arasında.Ada,Ali,Bilge,Can Manay,Deniz,Doğru,Duru,Eti,Göksel,Kaya,Özge ve Sadık olmak üzere kitap bize birçok karakterle tanıştırıyor.Hepsi sevdiğim karakterler diyemeyeceğim ne yazık ki.Örneğin Ada,Göksel her ikiside sinir katsayımı zorlayan karakterler.Dizide de ısınamamıştım pek fazla.

Kitap hakkında genel olarak konuşursam,Keşke karakterlere biraz daha değinilseydi.Kitap tamamiyle Can Manay üzerinden ilerliyordu ve bu beni kitap boyunca rahatsız etti.Dizide Duru'nun sahneye olan tutkusuna,Deniz'in müziğine Özgeye,Sadığın ve Can'ın geçmişine o kadar güzel değinilmişti ki!Kitapta ben bunların hiçbirini bulamadım.İlk kitap Çi'ye göre kesinlikle daha iyi ama genel olarak değerlendirdiğimde malesef dizinin çok altında bir kurguya sahip.Kitapta sistem eleştirilerine,ülke problemlerine çok güzel değinilmişti.Bir çok alıntılık yer vardı ki bu alıntılar iki üç sayfalık bir alanı kapsayacak şekilde.Çok mantıklı ve sizi düşündürecek pek çok düşünce vardı içerisinde.

Fakat kurgu ilerleyişi yönünden malesef benim için sınıfta kaldı.İlk kitap yine güzeldi.Akıcı ve sizi sıkmayan bir anlatıma sahip ama diziyi izleyen biriyseniz,kurgusal ilerleyiş açısından dizinin altında kaldığını görebilirsiniz.Eğer diziyi izlediyseniz ve kitabındanda büyük bir beklenti içerisindeyseniz hemen o beklentiyi silip atın.Çok fazla büyük bir beklentiyle başladığım için sanırsam hayalkırıklığına uğradım biraz.Şuan son kitapta olduğum için ikinci kitabıda kapsayacak bir şekilde konuşuyorum mecburen.İlk kitap  üçünün arasında en iyisiydi benim için.
















11 Mart 2018 Pazar

►Geceyarısı Leydisi◄

Mart 11, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Geceyarısı Leydisi



Yazar:Cassandra Clare



Sayfa Sayısı:825



Yayıncılık:Artemis Yayınları



Herkese uzun bir aradan sonra tekrardan merhaba!Uzunca bir süre yorum paylaşamadım çünkü sınav haftama çok az kalmıştı ve bende oturup yorum yazmak için zaman bulamadım.En son Geceyarısı Leydisi'ni bitirdim.Bu yorumu okumadan önce hemen birkaç uyarı yapayım.Öncelikle ben Cassandra Clare ne yazsa okurum.O yüzden çok fazla eleştirel yorum göremiceksiniz.Yazara aşığım ve kitaplarına bayılıyorum.Kurguladığı dünyayı seviyorum desem sanırsam daha doğru olacak.Yani lafın kısası, ilk defa okuyacaksanız lütfen sadece benim yorumlarımı okuyup almayın.Çünkü çoğu kişinin çok beğendiği bir yazar olmasına rağmen diğer çoğunlukta beğenmiyor.O yüzden bunun uyarısını yapayım istedim *-* 

Kitap Sıralaması olarak bence bu seriyi Ölümcül Oyuncaklar Serisi'ni bitirdikten sonra okuyun.Çünkü o seriye dair çok fazla spoiler yiyebilirsiniz kitaptan.Karakterlerimiz birbirini tanıyor ve bu yüzden iki seri arasında bağlantı var.Ölümcül Oyucaklar Cennet Ateşi Şehri yani final kitabında ilk kez tanıştığımız birkaç karakterin hikayesini ele alıyor Geceyarısı Leydisi.Spoiler yemek istemez iseniz en aşşağıda kısımda düşüncelerimi okuyun sadece :) 

Konusu:(Arka Kapak)

Felaketlerin Gölge Avcıları'nı yok olmanın eşiğine getirmesinin üzerinden beş yıl geçti. Emma Carstrairs artık ailesinin yasını tutan bir çocuk değil, onları öldürenleri bulmaya ve intikam almaya kararlı genç bir kadın. Parabatai'si Julian Blackthorn'la el ele veren Emma, tüm Los Angeles'ı saran şeytani bir planı araştırırken aklına ve kalbine güvenmesi gerektiğini öğrenecek. Tabii kalbi onu tekinsiz yollara doğru sürüklemedikçe...

Julian'ın beş yıl önce peri halkı tarafından kaçırılan kardeşi Mark'ın, Gölge Avcıları'nın yardımına ihtiyaç duyan periler tarafından geri getirilmesi işleri iyice karıştıracak. Ama peri diyarında zaman öyle farklı işliyor ki, Mark, ailesini tanımakta zorlanacak. Acaba periler, Mark'ı gerçekten ailesine bırakacak mı? 

Benim Yorumum:

Spoiler olabilir↓!
Cennet Ateşi Şehri kitabında Sebastian Morgenstern tarafından anne ve babası öldürülen Emma'nın büyümüş halinden başlıyor kitap.Anne ve babasının gerçek ölüm nedenini araştıran intikam almaya kararlı genç bir kadın baş karakterimiz.Hem bir savaşçı hemde bir parabatai.Julian Blackthorn ise küçük kardeşleriyle ve Emma ile birlikte yaşıyor.Babasının ölümünden sonra kardeşlerine hem anne hem baba olmaya çalışıyor.Peri halkı tarafından kaçırılan kardeşi Mark'ı ise hiç aklından çıkaramıyor.Bir gün gerçekten kardeşini görecek mi onu bile bilmiyor.
Los Angeles'ta işlenen cinateylerin ise ardı arkası kesilmiyor.Cinayetlerin işleniş şekli Emma'nın anne ve babasının öldürülüş şekli ile aynıdır.Emma ve Julian cinayetleri araştırmaya başlar.
Spoiler bitti!


Uzun süredir kitaplığımda olan bir kitabı daha bitirmiş bulunmaktayım.Bu ne güzel bir kitaptı yahu! Cassandra nasıl kendini okumayı bu kadar başarabiliyor?Bu kadar kalın bir kitabı hiç sıkılmadan okuyabilmem normal şartlar altında imkansız.Sanırım yazarın ve kurgunun payı çok büyük. Giderek gelişen yazımıyla en sevdiğim yazarlardan birisi.

Kitapta beni etkileyen bir çok şey vardı ama şüphesiz aile arasında ki bağ en etkileyicisiydi. Julian ve Mark'ın kardeşlerine olan sorumlulukları,sevgileri,şefkatlerini hissetmek o kadar güzeldi ki!♥ Şunu söylemeliyim ki Cassanda bol bol karakter yazmış.İyiki de yazmış çünkü hepsinin harmanlandığı bu kitabı okumak çok eğlenceli oldu benim için.Bol bol karakter ve ardı arkası kesilmeyen olaylar...

Diğer kitaplarda ki karakterlerle de bol bol karşılaşacağınız bir kitap.Clary,Jace,Alec,Magnus,Will,Jem,Tessa... Hepsinin tekrardan okumak uzun süreden beri görmediğim yakınımı görmüş gibi oldum okurken.İster istemez onların hikayeleri geçti gözümün önünden.Kitabın bir diğer artısıda buydu.Karakterlerimizin hepsi birbirini tanıdığı için aniden bir diğer kitap serisindeki kişileri bulabiliyorsunuz satırların içinde.

Peki kitap beklentimi karşıladı mı? Buraya kadar okuduysanız ne kadar beğendiğimi fark etmişsinizdir.Aslında bir beklentiyle başlamadığımı fark ettim. Çünkü bu zamana kadar beni hayal kırıklığına uğratan herhangi bir kitabı olmadı.Umarım bundan sonra da olmaz.O yüzden kitaba büyük bir heyecan ve özlem duyguları içerisinde başladım.Edgar Poe'nun Annabel Lee şiirinden bolca bahsettiğini fark edebilirsiniz okurken.Bu şiiri ilk defa Cassandra Clare sayesinde öğrenmiş oldum.Fazlasıyla hoşuma gittiğini söylemem gerek.♥ Kitap hakkında ki genel düşüncelerim bu şekilde.Kitabı almayı düşünen varsa eğer hemen gidip almasını tavsiye ederim *-* 


Sevdadan yana ,kim olursa olsun,Yaşça başca ileriGeçemezlerdi bizi;Ne yedi kat gökdeki melekler,Ne deniz dibi cinleri,Hiçbiri ayıramaz beni sendenGüzelim Annabel Lee.


















3 Mart 2018 Cumartesi

►Bir Çöküşün Öyküsü◄

Mart 03, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Bir Çöküşün Öyküsü


Yazar:Stefan Zweig


Yayıncılık:Türkiye İş Bankası  Kültür Yayınları


Sayfa Sayısı:56






Sadece kapağı sayesinde beni kendine çekmiş olan bir Zweig kitabı...D&R'da dolandığım bir günde rafların arasında kendisinin kitaplarını incelerken elime geliverdi.Kendimi birkaç dakika sonrasında kasanın önünde elimde poşetle buldum.Sadece arka kapağını okuyarak aldığım birkaç kitaptan birisi.Aynı zaman da iyi ki almışım dediklerimden birisi.Art arda üç tane Zweig kitabı okuyup Şubat ayını yarıladım.Boş bir anımda oturup kitabı bitirdim.Art arda okumama rağmen beni sıkmayan ve daha da kendine bağlayan yazarlardan Stefan Zweig.Merak edenler ve hala okumayanlar için yorum gelsin o zaman ! :) 


Konusu:(Arka Kapak)

Bu son derece çarpıcı çöküş öyküsü, XV. Louis döneminde Fransız sarayında epey etkili olmuş aristokrat bir kadının gerçek yaşamına dayanır. Madame de Prie günün birinde gözden düşer ve kral tarafından Normandiya’ya sürülür. İktidar sahibi ve ilgi odağı olduğu hareketli ve eğlenceli Paris günlerinden sonra, ne kadar süreceği belli olmayan, kendisiyle baş başa kalacağı bir sürgün dönemi beklemektedir onu. Ancak iktidar savaşları, entrika ve eğlenceden ibaret boş saray hayatı varoluşuna anlam katan tek şeydir. Hem kendini hem çevresindekileri sürekli kandırma eğilimindeki bu sığ ve kibirli kadın, malikânesinde gösterişli eğlenceler düzenleyerek Paris’teki hayatını yeniden canlandırmaya çalışır. Giderek mantıklı düşünme yetisini bütünüyle yitiren Madame de Prie, yeniden bütün dikkatleri üzerine çekebilmek için inanılmaz bir plan yapar.

Benim Yorumum:

Zweig'ın yazımını çok beğeniyorum.Hikayedeki olaylardan çok olayların psikoloji ve insan üzerinde ki etkilerine değiniyor genelde.Bu yüzdendir ki çok tanıdık geliyor okurken.Kendinizden illa ki bir şey buluyorsunuz.

Kitabın adından da anlaşılacağı üzerine bir çöküş öyküsü.Fransa Sarayı'nda şaşalı bir yaşama ve sosyal çevresine bağımlı hale gelen Madame de Prie'nin Kral tarafından Normandiya'ya sürgün edilmesiyle başlıyor.Sürgün edildiği yerde partiler verdiği soyluların hiçbir tanesini bile göremediğinde kendi düşünceleriyle baş başa kalıyor bir anda.İçide bulunduğu yalnızlık,öfke günden güne onu çıldırtıyor.Madame de Prie,hiç kimsenin aklından çıkmayacak bir şeyler planlıyor.Bu yaptığı planlar ise günden güne onu dahada yıpratmaktan başka bir şey yapmıyor .İnsanlarla var olan bu kadının kendini bir anda yapayalnız bulmasını ve bunun ardından kadının iç dünyası ile dış dünyanın çatışmasını konu ediniyor kitap kısacası.

Kitabı severek okuduğumu söylemeliyim.Yalnızlığı sevmeme rağmen insanı bu kadar etkileyebileceğine dair bir hikayeyi okumak çok keyif verdi bana.Stefan Zweig'ın diğer eserlerinide okumayı dört gözle bekliyorum ♥ 

Kalabalıklar içinde onlarca yıl yüzmüş ve bu kalabalıkların onu taşıyıp beslediğini asla anlamamıştı, ama şimdi bir balık gibi yalnızlık sahiline vurmuştu, çaresizlik ve şahlanmış acılar içinde çırpınıyordu.
















15 Şubat 2018 Perşembe

►Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat◄

Şubat 15, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat


Yazar:Stefan Zweig


Yayıncılık:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları


Sayfa Sayısı:71






Bir Stefan Zweig kitabı daha.Kalemine hayran olduğum yazarlardan birisi Zweig.Genelde kitaplarını konularını pek incelemeden alıyorum.Şuana kadar okuduğum Zweig eserlerinden beğenmediğim olmadı sanırsam bu yüzden.Şuanda güncel olarak Geceyarısı Leydisi'ni okuyorum.Daha öncesinde yine Stefan Zweig eseri olan Bir Çöküşün Öyküsü'nü bitirdim.Onun da yorumunu en kısa zamanda yazacağım♥ Diğer merak ettiğim bir kitabı da Satranç.En Kısa zamanda onu da okumak istiyorum 

Kitabın Konusu:

Zweig bu novellası'nda bir kadının yaşamını bütünüyle değiştiren yirmi dört saatlik deneyimini anlatırken, insanda içkin saplantıların ve dayanılmaz arzuların sınırlarında gezinir. Özgürce ve tutkuyla içgüdülerinin peşine takılan bir kadının bu kısa ve yoğun hikâyesi, kadın kalbinin sırlarına ermiş ustanın kaleminde olağanüstü bir anlatıya dönüşür. Yapıtı için mekân olarak muhteşem atmosferiyle Fransız Riviera'sını seçen Zweig, 1920'li yılların sonlarında Avrupa'nın "kibar" tabakasının ikiyüzlü ahlak anlayışına yönelik eleştirel tavrıyla dikkat çeker.

Benim Yorumum:

Stefan Zweig kitapları genelde incecik ve bir oturuşta bitebilecek kitaplardan.Bu yüzdendir ki okumasını daha keyifli buluyorum.Ne çok uzatılıyor ne de eksik bırakılıyor hikayeler.Elbette gönül ister ki azcık daha kalın olsun.İnsan psikolojisi'nin derinlemesine inen Zweig'ın bu kitabı belki de en kuvvetli duygulardan birisi olan tutkunun bir insanı nasıl esir aldığını anlatıyor.İçinde ki bir çok cümleninde tam alıntılık cümleler olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.Zweig kitaplarında sizi düşündürecek kendinizi bulmanızı sağlayacak birçok  cümle var aslına bakarsanız.Kitap incecik fakat bir o kadar da dolu!

Riviera kıyısında  pansiyonda kalan bir kadının eşini ve üç çocuğunu bırakarak henüz daha iki saattir tanıdığı genç bir adamla kaçışıyla başlıyor.Bu olay üzerine yaşanan tartışmayı ele alıyor baş kısımlarda.Daha sonrasında Mrs C'nin daha öncesinde hiç kimseye anlatmadığı geçmişinde yaşanan ve bugün bile hala unutamadığı sadece 24 saat süren  hikayesini dinliyoruz.Hırs,arzu ve tutku'nun yoğun bir şekilde işlendiği bu kitabı çok severek okudum.Bir kadının aklından geçenler ancak bu kadar güzel bir şekilde yazıya dökülebilirdi.Eğer bu kitabı okumak istiyorsanız geciktirmeden almanızı öneririm.♥ 












9 Şubat 2018 Cuma

►Olağanüstü Bir Gece◄

Şubat 09, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Olağanüstü Bir Gece


Yazar:Stefan Zweıg


Sayfa Sayısı:69


Yayıncılık:Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları






Kitabın kapağının muhteşemliği hakkında biraz konuşabilir miyiz?Kitabın kapağı o kadar güzel ki nasıl fotoğraf çeksem bilemedim.Genelleme olacak biraz ama klasiklerin kapakları gerçekten muhteşem!Her biri bir sanat eseri♥Bu kitabın kapağında ki resim ise Van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosu♥Gerçekten çok güzel durmuş kitap kapağında. Kitabın içeriği nasıl peki?Daha önce Stefan Zweig okuduysanız az çok biliyorsunuzdur kendinin yazımını.Kitap su gibi akıp geçer genelde.Bu kitabında diğerlerinden geri kalır yanı yoktu.Şimdi arka kapağına göz atalım↓

Arka Kapak:
Olağanüstü Bir Gece, seçkin bir burjuva olarak rahat ve tasasız varoluşunu sürdürürken giderek duyarsızlaşan bir adamın hayatındaki dönüştürücü deneyimin hikâyesidir. Sıradan bir Pazar gününü at yarışlarında geçirirken, belki de ilk kez burjuva ahlakından saparak "suç" işler. Böylece yeniden "hissetmeye" başladığını, kötücül ve ateşli hazları olan gerçek bir insan olduğunu fark eder. İçindeki haz dolu esrime, aynı günün akşamında onu gece âleminin son atıklarının arasına, "hayatın en dibindeki lağımlara" sürükleyecek, varış noktası ise ruhani bir uyanış olacaktır. 

*Burjuva= Köylü,işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. 

Benim Yorumum:

Stefan Zweig'dan okuduğum ilk kitap Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu'ydu.O kitabını çok beğenmiştim ve diğer kitaplarını da okumak istiyordum ama kitap alışverişi sırasında hep geriye atıyordum.Bu yüzden uzun bir süre Zweig okuyamadım.Artık bir yolunu bulmuş olabilirim.Her D&R'ye gittiğimde bir klasik alıyorum.Diğer kitaplara göre daha ucuz oldukları için bazen iki tane alıyorum.Böylelikle bu sıralar daha çok klasik okumaya başladım.


Kitap oldukça seçkin bir adamın  oldukça hissizleşip herhangi bir duygu hissetmeyişini anlatıyor başlarda.Olağanüstü bir gecede ise hayatının biranda değimişine konuk oluyoruz.İşlediği bir suç tekrardan bir şeyler hissetmesini sağlıyor.Bu kitap bana uzun bir hikaye gibi geldi.Kişinin kendi içinde yaptığı yolculuğu okuyoruz.Çok fazla olay döngüsü yoktu.Bir adamın içinde yaşadıklarına tanık olduğumuz bir kitaptı.Daha çok kurguya,olay akışına bağlı biri olduğum için ilk başlarda birazcık garipsedim fakat ilerleyen sayfalarda alıştığımı söyleyebilirim.Zaten çok kısa olduğu için bir oturuşta bitebilecek türdendi.Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kadar sevdiğimi söylemem ama kitaba herhangi bir kusurda bulamam.Okurken keyif aldığım sadece başlarda alışmakta zorlandığım bir kitap oldu.


Gülerek, sohbet ederek dalgalanan bir insan kalabalığının ortasında ben kendi kendimi arıyordum, içimdeki o yitik insanı arıyordum…












4 Şubat 2018 Pazar

►Son Kamelya-Sarah Jio-◄

Şubat 04, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Son Kamelya



Yazar:Sarah Jio



Yayıncılık:Arkadya Yayınları



Sayfa Sayısı:352



Okuduğum son Sarah Jio kitabı Olan ''Son Kamelya,'' kitabının yorumuyla herkese merhaba!Okuduğum son Sarah Jio kitabı çünkü elimde başka kitabı yok o yüzden şimdilik son :D Ayraten bugün 15 tatilin son günü ne yazık ki :( Okuldan zamanım kalmadığı için kitap okuyamıyorum.O yüzden yaz tatilini sabırsızlıkla bekliyorum.

Kitabın Konusu:

Önce küçük bir tohum düşer kalbin odasına, sonra aşkla yeşerir. Kulak verin, umudun sesini duyabiliyor musunuz?

1940'lı yılların Amerikası'nda bir fırıncının kızı olan Flora Lewis, un kokulu hayatının bir gün çok farklı yöne sürükleneceğini bilmiyordur. Genç kız bir yandan yaşlı anne babasına yardım ederken, öte yandan botanik bahçesinde bitkilerin ve çiçeklerin gizemli dünyasıyla uğraşmaktadır. Ta ki kendini uluslararası çiçek hırsızlığı zincirinin tam ortasında bulana kadar… Yapacağı iş çok basittir; İngiltere kırsalındaki Livingston Köşkü'ne gidip Middlebury Pembesi olarak bilinen ender bir kamelya türünü bulup haber vermek. Köşke dört öksüz çocuğa dadı olarak sızan Flora, içinde imkânsız bir aşkın tohumlarını büyütürken, ne tür bir belaya bulaştığını acı bir şekilde öğrenecektir.

Tam elli sene sonra bahçe tasarımıyla uğraşan Addison Sinclair, eşiyle birlikte Livingston Köşkü'ne gelir. Geçmişindeki hayaletten kurtulmaya çalışan Addison, aslında burada çok daha sancılı bir gizemin içine düşer. Bunu çözmeye çalıştıkça dillere destan kamelya bahçesinin kanla sulandığı gerçeğine de adım adım yaklaşacaktır…

Benim Yorumum:

Son Kamelya tipik bir Sarah Jio kitabı.Geçmişle günümüz arasında gidip gelen bir hikaye,sırlarla dolu bir geçmiş...Ne yazık ki kitabın başınını okurken sonunu tahmin ettim.Bu yüzden benim için sürpriz herhangi bir olay olmadı.Eğer zorlarsanız çok tahmin edilesi bir hikayesi var.Zaten şüpheleneceğiniz tek kişi oluyor hikaye boyunca.Kitabın sonunda beni çok etkileyen birşey olmadı.Sarah Jio'nun okuduklarım arasında en sevmediğim kitabı buydu.

Kitapta yine her zaman ki gibi iki kişinin hikayesine değiniyor.Ama daha çok geçmişte Livingstone köşkünde yaşanan olaylar etrafında dönen bir kitaptı.Bu yüzden, Flora karakterinin hikayesini ben daha çok sevdim.Çünkü tam anlamıyla geçmişte yaşanan olayları kapsayan kısımlar genelde Flora'nın ağzından olanlardı.Onun dışında,günümüzde ki anlatıcı olan Addison'ı hiç ama hiç sevmedim.Keşke yazar biraz da onun hikayesine tam anlamıyla değinseydi.Çünkü benim için geçmişi havada kalmış bir karakterdi.Keşke Addison karakterinin geçmişinden herhangi bir şeyler olmasaydı çünkü çok güzel değinilmediği için bence havada kaldı.Çok fazla ısındığım bir karakter olmadı kendisi.

Kitap hakkında genel düşüncelerimden bahsetmem gerekirse,sır dolu ve merak uyandırıcı bir konuya sahip.Akıcılığı hakkında birşey söyleyemem çünkü ben çok hızlı bitirmedim ve biraz sıkıldığım kısımlar oldu.O yüzden çok akıcı diyemem ama belki sizin çok hoşunuza gidecek bir kitap olabilir.Bu yüzden benim fikrimce merak uyandıran ama bazı yerlerde sizi sıkacak bir kitap.Katil olaylarının anlatıldığı yerde ben direk kadınları kimin öldürdüğünü tahmin ettim.Bu yüzden çok sürprizli bir kitap değildi benim için.Boş vakitlerinizde okuyabileceğiniz,çok fazla birşeyler beklememeniz gereken bir kitap.Eğer şuana kadar okuduklarımı sıralamam gerekirse;

Mart Menekşeleri-Böğürtlen Kışı-Yağmur Sonrası-Son Kamelya

Kısacası okudukça beğenmemeye başlamışım gördüğünüz üzere :D


Kitap puanım: 3,5/5










31 Ocak 2018 Çarşamba

►Yağmur Sonrası-Sarah Jio-◄

Ocak 31, 2018 0 Comments


Kitap Adı:Yağmur Sonrası


Yazar:Sarah Jio


Yayınevi:Arkadya Yayınları


Sayfa Sayısı:347



Herkese tekrardan bir Sarah Jio kitabı ile merhaba!İstemsizce art arda bir sürü Sarah Jio kitabı okudum.Maraton gibi bir şey oldu benim için.Şuanda sadece birkaç tane okumadığım kitabı daha var.Onları da bitirmeyi düşünüyorum.Yorumu biraz geç yazdım çünki aşırı bir üşengeçlik geldi ve bu hafta acayip yoğundum.Geç olsun güç olmasın diyerek yazmaya başlıyorum ♥ 


Kitabımızın Konusu:

II. Dünya Savaşı'nın tam ortasında yaşanan yasak aşk ve işlenen korkunç bir cinayet...

Umut tükenmiş gibi görünse de ikinci şans her zaman vardır... Ya yoksa?

Anne Calloway ne kadar çabalasa da yetmiş yıldır peşinden gelen anıları bir türlü aklından silemiyordur. Bora Bora Adası'ndan adına gelen gizemli bir mektup ise adeta kapanan yarasını yeniden açar. 

1942 yazında, II. Dünya Savaşı'nın en hararetli zamanında Bora Bora Adası'nda görev almak için orduya hemşire olarak katılan Anne, genç, güzel ve nişanlı bir kadındır. Ancak orada hiç hesap etmediği bir durumla karşılaşır. Aşk… Kalbini tutkuyla dolduran, yakışıklı asker Westry Green'e karşı koyamaz. Kısa sürede aşkları, adadaki amber çiçekleri gibi filizlenirken, sazdan çatısı olan bir bungalovun altında gizli bir dünyayı paylaşırlar. Ta ki bir gece tüyler ürperten bir cinayete şahit olana kadar... Savaş rüzgârıyla ayrı yerlere savrulan çift, bir daha asla bir araya gelemez. Peki Anne, onca sene sonra çıkagelen bu mektubun izinden gidip taşıdığı vicdan azabını sonlandırabilecek midir? 

Benim Yorumum:

Bir Sarah Jio kitabı için gerekli olanlar;bir tutam ada havası,yaşlanınca anlatılan aşk hikayesi,önceden belirlenen bir çiçek türü,mutlaka bir adet gizemli karakter.Çok fazla art arda okuyunca sizde büyük ihtimalle fark edersiniz.Sarah Jio'da pek fazla birşey katmadan devam eden yazarlardan birisi.Keşke birazcık kitaplarında değişiklik yapmaya çalışsa.Birkaç tanesi tutunca sürekli aynı ögeleri içeren kitapları art arda yazmış.Bu yüzden bütün kitapları birbirine benziyor.Artık ada hayatından kusucam gerçekten :D Kitapları hakkında genel  şikayetimi dile getirmenin ardından artık bu kitap hakkında ki düşüncelerime geçelim↓

Mart Menekşeleri'ni çok büyük bir keyifle okumuştum.Böğürtlen Kışı'da çok güzeldi.Hemen ardından da Yağmur Sonrasını okudum.Kitap çok akıcı ilerledi ve ben  bir günde bitirdim.2.Dünya Savaşı sırasında geçen bir aşk hikayesini anlatıyor kitap.Baş karakterimiz Anne henüz daha yeni hemşirelik diplomasını almıştır.Arkadaşı Kitty ansızın bir gün gönüllü olarak orduya hemşire olarak yazılıyor.Anne ise düğün arifesinde arkadaşının gönüllü olduğunu duyunca kendiside gönüllü olmaya karar veriyor.Kısacası Anne ve Kitty Bora Bora adasına hemşirelik yapmak için geliyorlar.Ada onlara pek çok şey getiriyor.Bambaşka kişiye dönüşen  Kitty,aşkı bulan Anne'yı anlatıyor kitap.

Kitty karakterinden nefret ediyorum.Gerçekten bu kadar nefret ettiğim bir karakter olmadı sanırsam.Nasıl bir insan bu kadar kötü olabilir?Kızın içinde adeta bambaşka birisi yatıyormuş.Anne ile gerçekten dost olduklarını falan düşünmüştüm kitabın başlarında ama Kitty tamamiyle apayrı bir meseleymiş.

(Spoiler.)
Hikayenin sonu bir yanlış anlaşılmaya kurban gitmiş gibi. Ama o kadar saçma ki!Westry'nin de Kitty'nin de çok masum olduğunu düşünmüyorum.Anne'nın da biraz aptal olduğunu düşünmedim değil.Şüphelerinin peşinden gitmemesi beni ayrı bir deli etti.Westry yıllar boyunca Anne'nın gelmesini beklemesi de saçmaydı.Gidip arayabilirdi.
(Spoiler Bitimi)

Genel olarak ben kitabı beğendim.Gayet akıcı ve sürükleyici bir kitap.Sadece geçmişte ki hikayenin son kısımlarını  ben pek beğenmedim.Karakterlerin biraz umursamaz olduğunu düşünmeden edemedim.Kitap güzeldi.Ama İlk defa Sarah Jio okuyacaksanız bence Mart menekşeleri yada Böğürtlen Kışı'ndan başlamanız daha iyi olur.O kitaplar daha güzeldi buna göre bence.Ya da ben artık Sarah Jio'dan biraz sıkılmışta olabilirim tabi ki.

Kitap Puanım: 3,9/5