Follow me @slytherininokurvarisi

24 Haziran 2018 Pazar

►Yakıcı Sır◄

Haziran 24, 2018 2 Comments


Kitap Adı:Yakıcı Sır



Yazar:Stefan Zweig



Sayfa Sayısı:96









“Daha dün çevresinde kardeşçe fısıldayan ağaçlar şimdi bir anda tehlikeli bir karanlık gibi etrafını sarmıştı.”

Bir Zweig kitabından daha merhabalar!Nasılsınız?Sizler neler okuyorsunuz?Bugün yorumlayacağım kitap Yakıcı Sır.Öyle incecik olduğuna bakmayın pek dolu dolu bir kitaptı şahsen.Kısa kısa bölümlere ayrılmış bir hikayeyi okuyoruz kitapta.Bu yüzden midir bilmiyorum hemen bitti kitap.Biraz konusundan bahsedelim ↓

Arka kapak:
Kısa bir tatil için Avusturya Alplerine giden bir baron, zamanını zararsız bir flörtle renklendirmenin yollarını aramaktadır. Kendine fazlasıyla güvenen ve gönül maceralarına her zaman açık olan bu müzmin kadın avcısı, kısa sürede kendisine bir av bulmakta hiç zorlanmayacaktır. Tanışıp yakınlaşmak istediği kadının on iki yaşındaki oğluyla ahbaplık kurarak işe koyulur. Yakıcı Sır annesini elde etmek isteyen bu narsist çapkın tarafından kullanılan bir çocuğun hikâyesidir aslında. Ne var ki, yetişkin dünyası bazen masum çocuklara büyüklere göründüğünden çok daha berrak görünmektedir… 

Benim Yorumum.
Edgar,12 yaşlarında bir çocuktur ve annesiyle tatil için bir otele gelirler.Tatil için geldikleri otelde Baron ismin de bir adamla yolları kesişir.Baron kadını daha ilk andan gözüne kestirmiştir fakat ona ulaşmanın en kısa yolu  kadının oğlu Edgar'dır.Adam çocukla bir süre arkadaşlık yapar.İlk defa kendisiyle konuşmaya hevesli bir yetişkinin karşısında Edgar,ailesi ve annesi hakkında her şeyi söyleyecek duruma gelir.Bir süre sonra Edgar, en yakın arkadaşı olarak gördüğü Baron'da değişik tepkiler almaya başlar.Artık onunla eskisi kadar çok konuşmuyor,hatta onu dinlemiyordur bile.Annesi ve Baron o yokmuş gibi gezip dolaşmaya,konuşmaya başlamışlardır.

Edgar kitap boyunca annesi ve arkadaşının tavırlarında ki değişimi anlamaya çalışır.Aslında anlamaya çalıştığı annesi ve arkadaşı değildir.Yetişkinlerin yaptığı hareketleri çözmeye çalışmaktadır.Kendi içinde büyüyen Edgar'ın düşüncelerine tanık oluyoruz kitap boyunca.Bir çocuğun olayları kavramaya çalışmasını ve bu uğurda yaptıklarını okuyoruz.
Ben kitabı şahsen çok beğendim.Eğlenceli ve anlamlı bir kitap oldu benim için.Hem çok akıcı hem de çok dolu dolu bir kitaptı.

































19 Haziran 2018 Salı

►Gölgelerin Lordu◄

Haziran 19, 2018 0 Comments


Kitap Adı: Gölgelerin Lordu



Yazar:Cassandra Clare



Yayıncılık:Artemis Yayınları








Karanlık Sanatlar serisinin ikinci kitabı olan Gölgelerin Lordu sonunda kitaplığım da!Doğum günümde hediye olarak çok sevdiğim bir arkadaşım tarafından alındı♥ Serinin devamını aşırı merakla bekliyordum.Sanırım üçüncü kitabı da yolda♥Henüz okumayanlar, güncele geç kalmış sayılmaz *-*

Arka Kapak:
“Ruhunuz için ruh eşinizi feda eder miydiniz?”
Bir Gölge Avcısı’nın yaşamının sınırları, görevle belirlenmiş, onurla kısıtlanmıştır. Bir Gölge Avcısı’nın sözü, ciddi bir vaattir ve hiçbir yemin, parabatai’leri birbirine bağlayan yeminden daha kutsal değildir. Birlikte savaşmaya, birlikte ölmeye ama birbirlerine asla âşık olmamaya yemin etmişlerdir.
Emma Carstairs, parabatai’si Julian Blackthorn’la aralarındaki aşkın yalnızca yasaklanmadığını, ikisini de yok edebileceğini öğrenmişti. Julian’dan kaçabileceğini biliyordu. Ama Blackthorn’lar dört bir yandan düşmanlarla kuşatılmışken onu nasıl yalnız bırakabilirdi ki?
Tek umutları, korkunç bir büyü gücünü barındıran Ölülerin Kara Kitabı’ydı. Herkes o kitabı istiyordu. Bulabilecek olansa yalnızca Blackthorn’lardı. Bu yolda kanlı tehlikeler onları bekliyordu ve hiçbir söze güven olmazdı. Ancak birileri Julian’ın sırlarını ortaya çıkarıp Los Angeles Enstitüsü’nün yönetimini ele geçirmek için ellerinden gelen her şeyi yapacaktı.
Aşağı Dünyalılar, Meclis’le karşı karşıya geldiğinde ise Gölgelerin Lordu onlar için yeni bir tehdit oluşturacaktı. Unseelie Kralı, en iyi savaşçılarını, Blackthorn kanı taşıyan herkesi avlamaya ve Kara Kitap’ı bulmaya göndermişti. 
Tehlike giderek yaklaşırken Julian, kimsenin tahmin edemeyeceği bir düşmanın iş birliğine bağlı olan riskli bir plan yaptı. Ama başarı, ancak bir bedel karşılığında onun olabilirdi. Ve ne Julian ne de Emma olabilecekleri hayal edebilirdi. Sevdikleri herkesi ve her şeyi etkileyecek, kanlı bir mücadele onları bekliyordu... 
Benim Yorumum:

Cassandra kesinlikle benim favori yazarım.Her kitabını açmamla bitirmem bir oluyor.Kalemi,konuyu anlatış biçimi ve en önemlisi kitapların sürükleyici olması! Sanırım bu kadın ne yazsa okurum.İlk kitabına başlayınca ''çok fazla karakter var'' diyerek yakınmıştım. Blackthorn'lar gerçekten kalabalık bir aile ve inanın bana hala ailenin küçük çocuklarını karıştırıyorum.Daha çok Julian,Mark,Emma odaklı okudum kitapları.Fakat bu kitapta artık biraz daha tanımaya başladım.İki kitabın arasına zamanda girince birazcık unutmuşum :D

İlk kitabın sonunda dost olarak gördükleri Malcolm Fade'in aslında bambaşka bir sebepten dolayı aralarında bulunduğunu öğrenmişlerdi.Aşık olduğu kadın Annabel Blackthorn'u dirilmek için gereken malzemelerden birisinin Blackthorn kanı olduğunu ve bu yüzden ailenin içine karıştığını ve aynı zamanda senelerdir Los Angeles Enstitüsü'nü Julian'ın tek başına yönettiğini öğrendik.Son olarak kitaba yeni bir karakter olarak Kit Herondale eklenmişti.Gölgelerin Lordu kitabında da hikaye kaldığı yerden devam ediyor.Hatta eski kitaplarda ki karakterlerden bir kaçı ile de karşılıyoruz.

Emma ve Julian'la ilgili sürekli bir bekleyiş içerisindeydim kitap boyunca.Konu Cassandra ve ilişkiler olunca karakterleri süründürmeden birleştirmiyor biliyorsunuz ki.Emma kitap boyunca her şeyin içine etti.Mark ile oynadığı oyun aşırı saçmaydı.Okurken sinir krizi geçirebilirsiniz aman dikkat!

Anlam veremediğim aşk üçgenlerinden olan Mark,Kieran ve Christina.Dünyanın en sıkıcı aşk üçgeni olabilir.Kimin kime karşı ne hissettiği beli değil.Shiplemek için elinizde hiçbir malzeme yok ve tamamıyla üç tane çıkmaz sokak...

Yeni eklenen bir çok karakter var.Beyin yanması bir süre sonra kaçınılmaz malesef.Zara,Kit,Gwyn,Jamie...Hepsini yorumlamak sanırsam bir ömür sürer.Zara hikayeye eklenen dünyanın en sinir bozucu kitap karakterlerinden birisi olabilir.Kit ise başlarda ısınamamıştım hala da çok sevdiğim söylenemez ama belki faydası dokunabilecek bir karakter olabilir ilerde.Gwyn ile Diana arasında ki ilişkiyi hiç beklemiyordum.Fakat bundan şikayetçi değilim çünkü bu sayede Diana'nın hikayesini öğrenmiş olduk.

Kitabı genel olarak çok beğendim.Zaten Cassie'nin kitaplarını ne zaman beğenmedim ki?Akıcı sürükleyici ve kalemi,kurgusu güçlü bir kitap.Elimde olsa her zaman her gün sıkılmadan bu kurgunun kitaplarını okuyabilirim.Sanırım üçüncü kitabı yolda.Büyük bir sabırsızlıkla onu bekliyorum.

Siz neler okuyorsunuz?

























14 Haziran 2018 Perşembe

►Satranç Kitap Yorumu◄

Haziran 14, 2018 1 Comments


Kitap Adı:Satranç



Yazar:Stefan Zweig















Bize hiçbir şey yapmadılar. Bizi tamamen hakim olan bir hiçliğe bıraktılar, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey bir insana hiçlik kadar baskı yapamaz. 

Uzun süreden beri okumayı merakla beklediğim Satranç kitabını bitirmiş bulunmaktayım.Zweig kitapları benim aslında klasik ile ufaktan bir tanışmamı sağladı.Roman sever bir insansanız bile size kendini rahatlıkla okutacak bir dili var yazarımızın.Bu yüzden de Stefan Zweig okumak benim vazgeçilmezim.

Kitabın birazcık konusundan bahsedelim öyleyse;
İsminden de tahmin edilebileceğine göre Satranç ile ilgilenen ve bu işe yıllarını vermiş iki karakteri okuyoruz.Bir tarafta bugüne kadar satranç dışında hiçbir şey öğrenmemiş,cahil ve etrafında ki olaylara tepkisiz bir satranç ustası olan Mirko Czentovic .Diğer tarafta ise hayatının belli bir dönemine kadar satrançla ilgilenmemiş,tesadüf eseri satrançla tanışıp delirme reddesine gelmiş Dr. B. var.
İki karakterin karşılaşması bir yolcu gemisinde gerçekleşiyor.Birbirlerine karşı oynayan satranç ustalarını okumanın izlemekten bir farkı olmuyor.

Benim düşüncelerim
Zweig'ın bu kitabında da yine çok çarpıcı cümleler,alıntılar vardı.Kitabın vermek istediği mesaj herkese göre değişebilir.Şahsen ben satrancın herhangi bir oyun olmakla kalmadığını ve aslında bir düşünce biçimi olduğunu bu kitapla fark etmiş oldum.Kitabı kapadığınız da sanki heyecanlı bir müsabakayı izlemiş gibi hissediyorsunuz.Bittiğinde hala üzerinizde kitabın etkileri kalıyor.Kitabın üslubu akıcı ve güzeldi.Sıkılmadan sayfaları çevireceğiniz ve sizi daha ilk başlarında sarıp sarmalayacak bir kitap.Zweig kitaplarında önemli olan hızlıca okuyup bitirebilmek değil anlayarak ve sindirerek okumaktır.Çünkü hayatınıza ve asıl düşüncelerinize pek çok şey katabilecek kitaplardır.

Zweig Birinci Dünya Savaşını görmüş ve o dönemde çok sıkıntılar çekmiş biriymiş.Ülkenin o zamanlarda ki durumu,sürgün edilmesi ve kaçak bir hayat yaşaması onu intihar düşüncesine kadar sürüklemiş.1933'de Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Stefan Zweig kitapları da yer alıyormuş.Bu sebeplerden ötürü yaşadığı yeri terk etmesi gerekmiş.Satranç kitabını yazdıktan sonra eşi Lottie ile intihar etmiş.Zweig'ın hikayesi hüzünlü bir şekilde bitmiş.Bize bir çok güzel eser kazandırmış ve ben bugün o eserleri okumaktan sonra derece mutluyum.Henüz okumayanlar varsa Satranç veya Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitapları ile başlayabilirler.♥

Bu arada siz neler okuyorsunuz?